Ekonomi konusu açıldı mı, elde kalan tek olumlu hikâye
olduğu için, varsa yoksa mali disiplinden bahsediliyor.
Hele hayatında bütçe
gerekçesi ve/veya kanunu görmemiş olanların, sadece açık rakamlarına bakarak
yaptıkları yorumlara, yazdıkları yazılara bayılıyorum. Ne bütçe dışında
biriken koşullu yükümlülüklerden ne de bütçenin yapısal sorunlarından söz
ediyorlar. Sadece açık rakamına odaklanıyorlar.
Tamam, bir yanıyla doğru yapıyorlar. Harcama tarafında faizler
düşüyor. Hükümet diğer alanlarda harcama yapabiliyor. Gelirlerde ise; vergi
gelirlerinin çoğu KDV, ÖTV’den geldiği için, ekonomi büyüdükçe, şirketler ve
insanlar harcama yaptıkça, ithalat artıkça, dolar yükseldikçe gelirler de
artıyor. Özelleştirme ve diğer bir defalık gelirleri de eklerseniz gelir
performansı kötü görünmüyor.
Sonuç olarak açık çok büyük değil. Hatta diğer ülkelerle
karşılaştırınca, pozitif düşünmeyi bile hak edecek duruma gelebiliyor.
Ancak, bu durum,
yıllık yüzde 5’ler civarında büyüyen ekonominin hikâyesi. KDV, ÖTV, ithalat
çok olunca gelirler düşmüyor. Olayda aynı zamanda dışarıdaki bol paranın da
etkisi var. Faizler düşük.
Artık dünyada şartlar
değişiyor. 2016 yılından sonra faizlerin yönü, ister yavaş ister hızlı,
yukarı doğru olacak. Aşırı borçlu oldukları için gelişmekte olan ülkeler eskisi
kadar hızlı büyüyemeyecekler.
Peki biz bu yeni normale hazırlıklı mıyız?
Bütçemizin ne kadar hazırlıklı olduğunu anlamak için bir tablo ve onu özetleyen bir grafik
hazırladım.
Tablo 2000-2014 yılları
arasındaki dönemde gelir ve harcamaların milli gelire oranını gösteriyor.
Yani rakamlar reel. Dolayısıyla karşılaştırması kolay.
Tabloda 2001 ve 2008 Krizlerinin etkisi çok net görülüyor. Harcamalar
artmış, gelirler düşmüş, açık büyümüş.
2001 Reformlarının olumlu etkisi 2007 – 2008 ‘e kadar sürmüş.
Ardından Küresel Kriz patlamış dengeler bozulmuş. Yapısal önlemler alınmadığı için sorunlar eskisinden daha kötüleşmiş.
Meramımı açıklamaya çalışayım.
Faiz hariç
harcamalara (FHH) bakın. 2009 öncesinde, milli gelirin yüzde 17 -18’i
civarında. Sonrasında yüzde 22-23 patikasına çıkmış. Aynı yorumu vergi
gelirleri içinde yapabilirsiniz.
Arada bir fark var. FHH
harcamaların çoğu personele ve cari transferlere gitmiş. Cari transferlerin
içinde de hane halklarına yardımlar ağırlıkta. Diğer bir deyimle popülist
kalemlerde artış var. Bunlar istendiği
zaman, gelirler azaldığında kısılabilecek, esnek harcamalar değil.
Buna karşılık vergiler KDV, ÖTV, özelleştirme gibi ekonomik
konjonktüre doğrudan bağımlı kalemler. Ekonomik
büyümeye bağımlılar yani oldukça esnekler.
Bütçenin iki ana
kalemi olan FHH ile vergi gelirleri arasında, yapısal sorun olup olmadığını
gösteren en iyi gösteren veri, ikisi arasındaki farktır. Bu rakam bize FHH
ne kadarının vergi gelirleri ile yapıldığını gösterir. Eğer vergi gelirleri düşerse esnek olmayan FHH harcamaları hemen
azaltılamaz. Bütçe açık vermeye başlar.
Grafikten
görüldüğü gibi 2009 öncesinde aradaki fark (+/-)yüzde 1aralığında iken,
sonrasında (-) yüzde 2 - 4,5 arasına çıkıyor. Grafik bütçede ne kadar büyük bir
yapısal bozulmanın olduğunu çok net gösteriyor.
Dolayısıyla, eğer ekonomik büyümede yavaşlama sürerse
gelirler düşmeye devam edecek. AB'den göçmenler için alınacak para neye yetecek? Buna karşılık, seçim döneminde verilen asgari
ücret, emekli maaşlarına zam gibi popülist sözler de yerine getirilecek ve
esnek olmayan FHH artacak. Açık
büyüyecek. Acilen ek kaynak bulmak, açık vermemek için önlemler almak lazım.
Açık fazla olmaz demeyin. Unutmayın ki, bizdeki açık
büyürken dünyada da faizlerin yükselme dönemine girdiği bir sürece yaklaşıyoruz.
Açığın finansman maliyeti bu sefer yüksek olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder