İçim kan ağlıyor. Kendimde değilim desem
yalan değil. Normalde ofiste haber ve ekonomi kanallarını izlemeye çalışırım.
En azından sessizde tutar, okumayı sürdürürüm. Ama iki gündür ne okumak ne
yazmak ne de başka bir şey içimden geliyor. Gözüm televizyonda ve sosyal medyada.
Şansa bakar mısınız? Mülkiye’de dün Soma için dersler boykot edildi. Eğer ders olsaydı
ekonomide kayıt dışılığı anlatacaktım. 15 yaşında bir işçinin öldüğü
konuşuluyor. Yakını kameralara Kemal’in 15 yaşında olduğunu söylüyor.
Çalışma Bakanı, işveren ve yetkili sendika temsilcileri bunun yalan olduğunu
iddia ediyorlar.
Neymiş, yaşı 19 imiş. Velev ki 19 olsun.
Ne fark eder? Arkadaşlarının top oynadığı, çapkınlık yaptığı yaşlarda hangi
şartlar onu yer altında çalışmaya zorlamış acaba?
Hadi
şimdi gelin ekonomi konuşun, yazın. Cari açık azalıyor, faizler ve kurlar
düşüyor, BİST yükseliyor deyin. Kaç yazar! Soma’daki
madencilere, yakınlarına sorun bakalım. Umurlarında mı? Tek dertleri ekmek
parası ve bankalara, esnafa olan borçları.
Atılan
tekme kime?
Soma’da dün yaşananlardan aklıma kazınan
bir kare de, Başbakanlık Özel Kalem
Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel’in özel kuvvetlerin kelepçelemek için yere
yatırdığı vatandaşa attığı tekmeyi görüntüleyen resim. Duygularımı yazarsam
mahkemelik olurum. Onun için yorumları size bırakayım.
Devlet
memuru, görevli olduğu sırada, karşısındaki kim olursa, hangi görüşten olursa
olsun ona devlet adına eşit davranmak zorundadır. Bırakın tekme atmayı, kötü
söz bile söyleyemez. Görevdeyken üzerinde taşıdığı “devlet gömleği
ayrıcalığını” kendi kişisel amacı için kullanamaz.
Bir kez daha hatırlatayım. Bu
topraklarda, düello yerine pusu kurmayı adet edinenlerin çok olduğu hep
yazılır. Pusuyu kuran kalleştir, korkaktır. Düellocu ise ölümü göze alabilecek
kadar merttir. Düşmanını dövüşmeye davet eder. Ölürse gururuyla, şerefiyle
ölür. Pusucu öldürdüğü adamın cenaze namazına gidip kendini gizlemeye çalışır.
ILO
Madencilik Sözleşmesi neden imzalanmaz?
Büyük
ekonomi olduğunu iddia eden, bölge liderliğine soyunan Türkiye, Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün 1995 tarihli Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi hala
imzalamamış. Brezilya, Rusya, Ermenistan, Zimbabve
imzalamış biz bekliyoruz. Neyi? Yüzlerce
insanın daha ölmesini mi?
Sözleşme maliyet artışı mı yaratıyor, bu
mu sorun? Sendikalar neden bu
Sözleşmenin imzalanması için grev yapmıyor? Sendikacılık denince sadece
ücret zamları mı akla geliyor? Diğer haklar neden hemen unutuluyor?
Dahası,
olur olmaz her konuda görüş bildirip, miting yapan TMMOB, neden bunun için
kamuoyunda farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalar yapmıyor?
Bir soru daha. Maden ruhsatı verme
yetkisi Enerji Bakanlığı’ndan Başbakanlığa alınırken, neden ILO sözleşmesini
imzalama yetkisi Çalışma Bakanlığı’nda bırakılıyor?
Yine çok soru sormaya başladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder