Küçük
çay üreticisi olduğumu belirterek yazıya başlayayım. Yani ÇAYKUR’un üretici
lehine her uygulaması, az da olsa, bana yarıyor.
2001 Reformlarından önceki dönemde tarımsal destekleme ve tarım ürünü stokları ekonominin ve
bütçenin önemli sorunlarındandı. Tütün, şeker, fındık ve çay gibi tarımsal destekleme
konusu olan ürünlerde depolar ürün stoklarıyla doluydu.
1991
seçimlerinde, o zamanki muhalefet lideri Ege Bölgesindeki mitinglerden birinde
tütün üreticisine, iktidar olurlarsa tütüne “Kim ne veriyorsa 5 bin lira fazlasını vereceğini” söylemişti. 2001
yılında TEKEL depolarında 10 yıl yetecek kadar tütün stoku vardı. Benzeri durum
şeker, fındık ve çay içinde geçerliydi.
Sonra
önlemler alındı. Reformlar uygulanmaya başlandı. Ürün fazlası olan ürünlerde
alternatif ürün ekimi için teşvikler, önlemler hayata geçirilmeye başlandı.
Ancak
önceki gün sosyal medyada bir haber okudum. ÇAYKUR Genel Müdürlüğü yaş çay yaprağı üreticilerine bir cep
telefonu mesajı göndermiş. Mesaj şöyle; “ Değerli
üreticilerimiz, bedeli yaş çay bordrosundan kesilmek üzere, bayilere verilen
toptan satış fiyatı paketli çay çeşitlerinden satın almak istiyorsanız 1 yazıp
5453’e kısa mesaj gönderiniz. ÇAYKUR” (www.olay53.com)
İhtiyaçtan fazla üretim var
Sorunu
araştırınca karşıma eski günleri hatırlatan bir olay çıktı. ÇAYKUR’un kuru çay stoklarında hızlı bir
artış varmış. Diğer bir deyimle tüketilenden fazla kuru çay üretiliyor.
Stok birikiyor.
Rakamları
araştırmaya başlayınca önce Sayıştay
raporlarına baktım. ÇAYKUR’un 2012 raporunda 91 bin tondan fazla 795 milyon
liralık stok olduğu belirtiliyor. Rizeli kaynaklar ise 2013 yılı için stokun
110 bin ton civarında olduğunu söylüyorlar. Önceki yıllardaki stok artış
rakamları zaman zaman bu kadar büyük artışlar olduğunu gösteriyor.
Şimdi
kuru çay stokunu depolayabilmek için kiralık bina aranmaya başlanmış diye
haberler var. Aynen geçmişte fındık,
tütün ve çayda yaşadıklarımızın bir tekrarı, bir dejavu. Resmi raporlara
göre ÇAYKUR satabildiğinden daha fazla kur çay üretiyor.
Rize’de orman kalmadı
Bunu
bölgeyi eski günlerle karşılaştırınca anlayabiliyorsunuz. Köylerde kızılağaç, fındık gibi ağaçlar kesildi. Bütün elverişli
alanlara çay ekiliyor. Nüfus çoğaldıkça, geçim zorlandıkça daha fazla insan
ormanı, fındıklığı kesip çay üretimine geçiyor.
Aslına
bakarsanız çay karneyle üretilen, satın alınan bir ürün. Yani izine tabi. Normal olarak her aklına esen istediği gibi
yaş çay üretimi yapamaması lazım. Ancak seçimler dönemindeyiz. Rize önemli (!)
bir şehir. Hiç kimse çay ekili alanlarda sınırlama yapmaya, üretilen çayı
almamaya kalkamaz. Olurda bir belediye kaybedilirse, oylar öncki seçime göre
azalırsa ne olur?
Çiftçi zaten baştan haklı. Kıt kanaat geçindiği, bankalara
ve esnafa borçların biriktiği bir ortamda oluşan kuru çay stoku onu hiç mi hiç
ilgilendirmez. O karnını doyurmak için mücadele ediyor.
Muhalefet? Onlar neden ortalığa
dökülsünler ki? Ellerinden gelse daha çok popülizm yaparak biraz daha fazla oy
almaya çalışmak bu ülkede siyasetin gereği. Daha
az ekelim, ÇAYKUR daha az yaş çay alsın, daha az stok oluşsun deseler, yörede
değil oy, ekmek bile alamazlar.
O zaman
bu sorunu kim çözecek? Cevap basit:
Gelecek krizde IMF/Dünya Bankası. Lütfen
kızmayın. Kendi sorunumuzu kendimiz çözemezsek sonuçlarına katlanmak
zorundayız. Bunu gelişmelerden hoşlandığımdan değil hatırlatmak, kendimce
tarihe bir not düşmek istediğim için yazıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder