Çağdaş demokrasilerin, ekonomik gelişmişliğin gelir
dağılımı eşitliğinden tutun da ifade özgürlüğüne kadar birçok ekonomik ve siyasi
kıstası vardır.
Herkes olaya kendi açısından bakar. İktisatçılar
konuyu üretime, kalkınmışlığa, ülkenin zenginliğine bağlamayı severler. Siyasetçiler
için özgürlükler ve kurumlar daha önemli olabilir.
Onlar nereden bakarsa baksın, insanlar için
önemli olan refah içinde mutlu yaşayabilmektir. Ancak refah ve mutluluk göreli
kavramlardır. İnsandan insana değişir.
Ama ben bu yazıda yukarıdaki bakış açılarını
tartışmak istemiyorum.
Batının
gelişmiş demokrasileri ile doğunun geri kalmış ülkeleri arasındaki en belirgin
farklardan birisi, toplumda ilkelerin (kuralların) yerine ilişkilerin öne
çıkması, etkin olmasıdır.
Demokrasinin özünün toplumda kuralların
egemenliği olduğu genel kabul gören bir görüştür. Demokrasilerde, kural koymak,
uygulamak, gerektiğinde de değiştirmek için oluşturulan kurumların sağlıklı ve etkin
çalışması önemlidir. Gelişmiş demokrasiler bu yapılar sayesinde bulundukları
yere gelmişlerdir.
Örnek
vermek gerekirse.
Vatandaş her hangi bir işi için devlet kapısına
gittiğinde önceden belli olan kurallara göre davrandığında işleri tıkır tıkır
yürüyorsa ne ala. Ama küçük bir vergi borcunu ödemek için bile tanıdık aramanın
yararlı olacağına inanıyorsa sorun var demektir.
Veya daha yaygın bir örnek üzerinden gidelim.
Devletin yaptığı seçme sınavında başarı gösteren bir gençsiniz. Ülkenizin
kalbur üstü üniversitelerinden birinin, tarihi fakültesinden başarı ile mezun
oldunuz. Amacının devlette çalışmak. KPPS sınavında da üst düzey bir not
aldınız. Aileniz de siz de mutluluktan uçuyorsunuz. Yanı sıra kamu iş
sınavlarının yazılı kısmında da dereceye giriyorsunuz. Ama ne hikmetse, sözlü
sınavlarda bir türlü başarılı olamıyorsunuz.
Size “Partiden torpil olmadan olmaz” diyenlere
her geçen gün daha fazla inanmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda moraliniz
bozuluyor, sisteme inancınız sarsılıyor. Daha yirmili yaşların başında gelecek
hayallerinizi sorgulamaya, değiştirmeye başlıyorsunuz. En azından moraliniz
bozuluyor. En önemlisi mutlu olamıyorsunuz.
Veya girişimcisiniz bir projeniz var. Küçük bir
kredi bulsanız her şey değişecek. Kamunun faizsiz kredi dağıttığını duydunuz. İlgili
kurumun internet sitesine giriyorsunuz. Başvuru ve yeterlilik kurallarını
araştırıyorsunuz. Dosyanızı hazırlıyorsunuz. Devletin kapısına gidiyorsunuz.
Dosyanızı sıraya koyduk, size haber vereceğiz diyorlar. Beklemeye
başlıyorsunuz. Bazılarının krediyi alıp işe başladığını duyuyorsunuz. İlgili
kurumu arıyorsunuz, “İnceleme devam ediyor” diyorlar. Bazıları, “Senin
torpilin, partiyle ilişkin yok mu?” diye soruyorlar. Doğal olarak umudunuz
azalıyor.
Çağdaş, gelişmiş demokrasilerde devlet kapısı da
dahil bütün işler kurallara dayalı olarak yürür. Kurala uymayan cezalandırılır.
Uyanlar er veya geç ödüllendirilir. Yurttaşlar torpile, partiliye, eşe dosta
ihtiyacı olmadan işe girecekse girer, kredi alacaksa alır. Dahası, mezhebine,
etnik kimliğine, cinsiyetine veya başka bir şeye göre ayırıma tabi tutulmaz.
Devlet için önemli olan uzmanlıktır, liyakattir.
Oysa ilişkileri
öne çıkaran geri kalmış demokrasilerde sorun kamudan kurallara göre değil
ilişkilere göre kaynak aktarma önceliğidir. Kurallara göre dağıtılsa
kendisine oy verilmeyecek olması, siyasetçileri ve onların bürokratlarını
rahatsız eder.
Dolayısıyla, gelişmiş bir demokrasiye ve kalkınmış bir ekonomiye sahip olmak
istiyorsak, kurallarla yaşamayı öne çıkaran bir sistem için çaba göstermek birinci
önceliğimiz olmalıdır. İlişkilerle gidebileceğimiz yer baskıcı rejimdir.
ve şimdi o rejimin tam göbeğindeyiz.ME...
YanıtlaSil