6 Temmuz 2016

İlkeler mi ilişkiler mi?

Çağdaş demokrasilerin, ekonomik gelişmişliğin gelir dağılımı eşitliğinden tutun da ifade özgürlüğüne kadar birçok ekonomik ve siyasi kıstası vardır.

Herkes olaya kendi açısından bakar. İktisatçılar konuyu üretime, kalkınmışlığa, ülkenin zenginliğine bağlamayı severler. Siyasetçiler için özgürlükler ve kurumlar daha önemli olabilir.

Onlar nereden bakarsa baksın, insanlar için önemli olan refah içinde mutlu yaşayabilmektir. Ancak refah ve mutluluk göreli kavramlardır. İnsandan insana değişir.

Ama ben bu yazıda yukarıdaki bakış açılarını tartışmak istemiyorum.

Batının gelişmiş demokrasileri ile doğunun geri kalmış ülkeleri arasındaki en belirgin farklardan birisi, toplumda ilkelerin (kuralların) yerine ilişkilerin öne çıkması, etkin olmasıdır.

Demokrasinin özünün toplumda kuralların egemenliği olduğu genel kabul gören bir görüştür. Demokrasilerde, kural koymak, uygulamak, gerektiğinde de değiştirmek için oluşturulan kurumların sağlıklı ve etkin çalışması önemlidir. Gelişmiş demokrasiler bu yapılar sayesinde bulundukları yere gelmişlerdir.

Örnek vermek gerekirse.

Vatandaş her hangi bir işi için devlet kapısına gittiğinde önceden belli olan kurallara göre davrandığında işleri tıkır tıkır yürüyorsa ne ala. Ama küçük bir vergi borcunu ödemek için bile tanıdık aramanın yararlı olacağına inanıyorsa sorun var demektir.

Veya daha yaygın bir örnek üzerinden gidelim. Devletin yaptığı seçme sınavında başarı gösteren bir gençsiniz. Ülkenizin kalbur üstü üniversitelerinden birinin, tarihi fakültesinden başarı ile mezun oldunuz. Amacının devlette çalışmak. KPPS sınavında da üst düzey bir not aldınız. Aileniz de siz de mutluluktan uçuyorsunuz. Yanı sıra kamu iş sınavlarının yazılı kısmında da dereceye giriyorsunuz. Ama ne hikmetse, sözlü sınavlarda bir türlü başarılı olamıyorsunuz.

Size “Partiden torpil olmadan olmaz” diyenlere her geçen gün daha fazla inanmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda moraliniz bozuluyor, sisteme inancınız sarsılıyor. Daha yirmili yaşların başında gelecek hayallerinizi sorgulamaya, değiştirmeye başlıyorsunuz. En azından moraliniz bozuluyor. En önemlisi mutlu olamıyorsunuz.

Veya girişimcisiniz bir projeniz var. Küçük bir kredi bulsanız her şey değişecek. Kamunun faizsiz kredi dağıttığını duydunuz. İlgili kurumun internet sitesine giriyorsunuz. Başvuru ve yeterlilik kurallarını araştırıyorsunuz. Dosyanızı hazırlıyorsunuz. Devletin kapısına gidiyorsunuz. Dosyanızı sıraya koyduk, size haber vereceğiz diyorlar. Beklemeye başlıyorsunuz. Bazılarının krediyi alıp işe başladığını duyuyorsunuz. İlgili kurumu arıyorsunuz, “İnceleme devam ediyor” diyorlar. Bazıları, “Senin torpilin, partiyle ilişkin yok mu?” diye soruyorlar. Doğal olarak umudunuz azalıyor.

Çağdaş, gelişmiş demokrasilerde devlet kapısı da dahil bütün işler kurallara dayalı olarak yürür. Kurala uymayan cezalandırılır. Uyanlar er veya geç ödüllendirilir. Yurttaşlar torpile, partiliye, eşe dosta ihtiyacı olmadan işe girecekse girer, kredi alacaksa alır. Dahası, mezhebine, etnik kimliğine, cinsiyetine veya başka bir şeye göre ayırıma tabi tutulmaz. Devlet için önemli olan uzmanlıktır, liyakattir.

Oysa ilişkileri öne çıkaran geri kalmış demokrasilerde sorun kamudan kurallara göre değil ilişkilere göre kaynak aktarma önceliğidir. Kurallara göre dağıtılsa kendisine oy verilmeyecek olması, siyasetçileri ve onların bürokratlarını rahatsız eder.


Dolayısıyla, gelişmiş bir demokrasiye ve kalkınmış bir ekonomiye sahip olmak istiyorsak, kurallarla yaşamayı öne çıkaran bir sistem için çaba göstermek birinci önceliğimiz olmalıdır. İlişkilerle gidebileceğimiz yer baskıcı rejimdir.

1 yorum: