Siyasetin insan için, insanlar tarafından yapıldığını
düşünüyorum. Okuduğum kitaplarda, katıldığım toplantılarda, izlediğim
belgesellerde, görev için gittiğim farklı ülkelerde siyasetçi profillerini
tanımak için çaba sarf ediyorum. Gelişmiş ile az gelişmiş ülke örneklerinde
büyük farklılıklar var.
Bir az gelişmiş ülke örneği olan ülkeme bakınca moralim
bozuluyor.
Sünnetçinin vitrinine
koyduğu ustura misali, önde gözüken küçük bir azınlık dışında,
siyasetçilerimizin dürüstlük ve yetkinlik konusunda ne hallerde olduklarını
hepimiz biliyoruz.
İşte burada şu kritik soruyu soruyorum kendime: “Gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, neden bizim siyasi sistemimizde insan eleme sistemi yok?
Neden, çoğunluk idealleri için değil de kamudan geçinmek ve kısa yoldan zengin
olmak için siyaset yapanlar hep önde?”
Bazılarınızın, “Haksızlık ediyorsun. Tüm siyasetçiler böyle
değil” dediğini duyar gibiyim.
Haklısınız. Dedim ya vitrindekilerin arasında çok saygı duyulacak insanlar da
var. Nasıl bir arada durabildikleri sorusu ayrı bir muamma.
Ama hepsi aynı değil.
Siyasal sistemin çoğunlukla, kamudan zengin olmak
isteyenleri yönetime taşıması sorunu sadece bize ait bir gerçek değil. Hemen hemen tüm az gelişmiş ülkelerin
ekonomi politiği böyle.
Ne demek istediğimi biraz açayım.
Eğer insanları karakterlerine göre sınıflandırmak mümkün
olsaydı, aşağıdaki gibi bir dağılım yapılabilir miydi acaba?
1.
Saf
insanlar: Bu gruba giren insanlar çoğunlukla kendileri kaybederler. Ama
ülke onlardan çok zarar görmez. Hatta bazı eylemleriyle kazançlı bile olabilir.
2.
Aptal
insanlar: Bu grubun kendisi de ülke de kaybeder.
3.
Zeki
insanlar: Bir ülkede ne çok olursa o kadar iyidir. Hem kendileri hem de
ülke kazanır.
4.
Haydutlar:
En tehlikeli grup bunlardır. Çünkü kendileri kazanırken ülke kaybeder.
Eğer bu sınıflandırma doğru ise, bir ülkenin geleceği,
selameti için; daha çok zeki insanın
siyasete girmesi, partilerde görev alması ve ülkeyi yönetmesi tercih edilir.
Buna karşılık, haydutların partilerde görev alması,
yaptıkları yegane iş olan cepleri doldurması ve ülkeyi yönetmeleri
engellenmelidir.
Doğal olarak her ülkede, az veya çok her tür insan yaşıyor. Önemli olan zeki ve saf insanlar ile aptal
ve haydutları ayırt edebilecek bir toplumsal bir elek sistemi oluşturabilmek.
Böylelikle, kötüleri, haydutları elemek, parti ve ülke yönetiminde,
olabildiğince az haydudun yer almasını sağlamak.
Bunları saptamak, yazmak kolay.
Ancak böyle bir sistem nasıl kurulur sorusuna doğru cevap vermek
çok güç. Ülkeden ülkeye değişen koşullar
dikkate alınmak kaydıyla öncelik eğitim sisteminde. Ardından hukuksal alt yapı
geliyor. Örneğin, siyasetin finansmanı, siyasi partiler yasası, nerden
buldun kanunu, kayıt dışılığın minimuma indirilmesi, rant vergisi gibi bazı vergilerin
hayata geçirilmesi önemli.
En önemlisi siyasi gelenekler ve teamüller. Kamuda şeffaflık
ve hesap verme geleneği işin özü. Buna ek olarak, en ufak defosu olanın ve
duyulanın hemen sistemin dışına çıkarılması. “Partiye para veriyor” diyerek her
türlü faaliyetinin üstünün kapanmaması gibi.
Bunlar hayal mi?
O zaman gerçek bir çağdaş demokrasi de.
Çünkü, belediyeler dahil kamudan zengin olmaya alışmış
olanların parti içinde ve/veya ülkede, kendilerinden başkasına demokratik hak tanımasını
beklemek hayalciliktir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder