Para ve sermaye
piyasalarda sabit getirili enstrüman yatırımcılarının davranışları ile hisse
senedi yatırımcılarının davranışları farklıdır.
(Sabit getirili enstrümanlar, vade sonunda getirisi belli olan tahvil ve
bonolardır)
Hisse senedi
yatırımcıları için saatlik ve/veya günlük işlemler ağırlıklı olabilir. Buna
karşılık bono/tahvil yatırımcıları daha uzun vadeli bakış açısıyla hareket
ederler. Bu bağlamda, yatırımcıların orta vadeli beklentilerini tahlil etmek için
onların davranışları iyi bir yol gösterici olabilir.
Ancak böylesi
tahlilleri yaparken unutulmaması gereken kesin bir kural vardır: Kim olursa olsun, her yatırımcı bilançosuna
göre pozisyon alır. Diğer bir deyimle, pasifinin vadesi kadar uzağı görebilir.
Vizyonu o kadardır. Ona göre davranır. İşine geliyorsa, örneğin satıcı ise
ülkeyi/piyasayı över, eksiklikleri/sorunları geri plana atar.
Dolayısıyla, piyasa
oyuncularının beklentilerini tahlil ederken birinin veya birkaçının görüşleri
üzerinden hareket etmemekte büyük yarar vardır.
Böylesi bir girişi
yapmamın nedeni; son aylarda yabancı
bankaların tahvil satma eğilimi. Bankalar Türk tahvillerinden çıkarken,
yerli yatırımcılar ile yabancı banka dışı finans kuruluşları alıcı
durumundalar.
Dolayısıyla, yabancıların
15 Temmuz darbe girişiminden sonraki iki haftada, 357 milyon dolarlık tahvil
satması anlaşılabilir bir gelişmedir.
Satışın nedeninin siyasi belirsizlik, risk algılamasındaki
değişim olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Bu bakış açısı son
günlerde yabancı bankaların raporlarına da yansımış. Daha önce yapısal reform
eksiklikleri öne çıkarılan Türkiye
artık, politik riskli ülkeler listesine dahil edildi. Suriye, Irak, Libya,
Tunus, Güney Afrika, Nijerya ve Ukrayna ile aynı listede yer almaya başladık.
Değişimin en büyük
nedeni malum. Darbe girişimini tahlil etmek, kimin desteklediğini, kimlerin
darbeci olduğunu anlamak yabancı yatırımcıların işi değildir. Onlar olaylara
bakarak, pragmatik kararlar verirler. Bir ülkenin parlamentosunun bombalanması
üzerine fikir yürütmek, bizim için ne kadar zorsa, yabancılar için o kadar
anlaşılmazdır. Dahası, aradan birkaç hafta geçmesine rağmen, yetkililerin
insanları meydanlarda demokrasi nöbetine davet etmesi de risklerin
azalmadığının bir göstergesi olarak algılanabilir. Dolayısıyla, son
yaşananlardan sonra, yabancıların Türkiye’ye bakışlarının değişmesi bir yere
kadar normaldir. Olay çok yeni olduğu
için böylesi belirsizlikler bir süre daha yaşanabilir.
Yabancıların bakışını
normale döndürmek için, iktidar ve muhalefetin Yenikapı Mitinginde
sergiledikleri uzlaşmacı, demokratik tavır ve davranışların çoğaltılmasında büyük
yarar var. Uzlaşmanın parti ayrımı
yapılmadan genişletilmesi gerekiyor. Yanı sıra, OHAL’in olabildiğince hızlı bir
şekilde sonlandırılması ve TBMM’nin karar alıcı rolüne geri dönmesi de
öncelikli olmalı. İnsan hakları ihlalleri, yasal ve demokratik hakların
kullanılmasındaki kısıtlamalar mutlaka önlenmelidir. Dahası, idamın geri
getirilmesi gibi çağdaş hukuka ters söylemlerden vaz geçilmelidir.
Ama her şeyden
önemlisi, başkanlık referandumu gibi
konuların ülkenin politik gündeminden mutlaka ama mutlaka çıkarılması gerekir.
Bunca kargaşanın üstüne bir de referandum tartışması eklenir, ülkenin birlik ve
beraberliğini öne çıkarmak yerine ayrışan yanı öne çıkarılırsa, sadece yabancı
değil yerli yatırımcıların kafası da karışabilir.
Hakan'cım noktasına virgülüne kadar doğru söylüyorsun.Ekonominin dizginlerini kim tutuyorsa bu satırları okuması gerekir.
YanıtlaSilSevgili dostum emeğine sağlık. Ekonomiyidarbe girişimi öncesine geri götürmek için önerilerin son derece yerinde. Diğer yandan siyasal iktidarın önceliklerinin farklı olduğunu düşünüyorum. Öncelikle ayakta kalmak ve ajandalarını sürdürmek niyetindeler. İkinci olarak, hangi iktidar olursa olsun son 13 yıldır uygulanmakta olan neo liberal strateji, birikim modeli ve buna uygun ekonomi politikalarından vazgeçmedikçe ekonomi ciddi sorunlar yaşayacaktır. Bu nedenle radikal bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var. Bu değişikik iktidar blokunun kapsam alanı içinde mi? Sanmıyorum. Varlık Affı, T. Varlık Fonu gibi bir çok yasa taslağı neo liberal ajandanın derinleştirilerek sürdürüleceğini gösteriyor. Sevgiler...
YanıtlaSil