Bundan tam 800 yıl önce, yer
İngiltere. Bir grup baron, uzun süren savaştan ve kralın keyfi harcamalarından
bıkıp, ayaklanıyorlar. İngiltere Kralı John bir barışı kabul ediyor, “Magna Carta” adlı bir belge
imzalanıyor.
Tanrının ve papanın İngiltere
topraklarındaki temsilcisi olan kral; baronların, yargılama olmadan keyfi
olarak hapse atılmayacağını ve vergilere
limit getireceğini kabul ediyor. Daha önemlisi, yeni vergiler ve diğer önemli konularda karar alırken, tek başına değil
25 üyeli bir Baronlar Konseyine danışacağına dair yemin ediyor.
Bu belge çağdaş parlamentoların
doğum belgesi olarak kabul edilir. Daha sonra çeşitli dönemlerde değişiklikler
yapılan doküman klasik anayasaların ilk örneği olarak değerlendirilir.
Diğer bir deyimle, parlamentonun ilk kuruluş nedenini, kralın
keyfi vergi toplayıp, kafasına göre harcama yapma yetkisinin kısıtlandığı yer
olarak adlandırsak yanlış olmaz. Anayasa hukuku ve maliye politikası
derslerinde bu konu parlamentoların “bütçe
hakkı” başlığında öğretilir.
Gelelim bizim parlamentoya, TBMM’nin bütçe hakkına ne kadar sahip
çıkabildiğine. Veya yürütmenin (hükümetin) meclisin bütçe hakkına ne kadar
saygılı olduğuna.
Sayıştay yıllardır ödenek üstü
harcama yapıldığını raporluyor. Yani, hükümetin TBMM’nin verdiği harcama
yetkisini aştığını belirtiyor. Ama başta yürütme, daha önemlisi vergi verenler
bu konuya pek önem vermiyor.
Son örnek 2016 bütçesinde
yaşanıyor. Henüz muhasebe kayıtlarını esas alan bütçe rakamları yayımlanmadı.
Ama Hazine yıllık bütçe nakit rakamlarını biliyoruz. Aşağıdaki tabloda, TBMM’nin hükümete verdiği harcama yetkisinin, nakit
bazda ne kadar aşıldığı görünüyor.
Önce kısa bir hatırlatma. Hükümet bütçeyi TBMM’ye getirirken gelir
rakamlarını tahmin eder. Ekonominin büyümesine, kurlardaki hareketlere ve
enflasyon bağlı olarak değişen vergi reklamlarını kesinleştirmek mümkün
değildir. Ancak harcamalar için kesin bir sınır vardır. O da meclisin
iradesiyle konulur. 1215’te imzalanan Magna Carta’dan beri yürütme organları
için emir yerine geçer. Eğer gelir tahminleri tutmazsa harcamadan kısıntı
yapılmaz, Hazine borçlanır.
Şimdi tabloya bakalım.
TBMM, 2016 yılı için hükümete, 570,5 milyar lira harcama yetkisi vermiş. Buna
karşılık hükümet, bu sınıra uymamış 22 milyar lira daha fazla, yani 593 milyar
lira harcamış. Meclisin bütçe hakkına
tecavüz edilmiş.
Önemli bir konuya değinmeden
geçmeyeyim. Çağdaş bir demokraside, tahmin edilenden daha fazla gelir artışı
olsa olursa parlamentodan ek yetki almadan harcama yapılamaz.
Dolayısıyla, örnekte olduğu
gibi, tahmin edilenden 14 milyar lira
daha fazla gelir elde edilince borçların azaltılmasında kullanılması gerekir.
Ancak bizde durum tam tersi. Kamu borç stoku, Aralık 2015- Kasım 2016 arasında 94
milyar lira artmış. Hem de önceki yıllara göre çok hızlı bir nominal büyüme. O
zaman beklenenden fazla gelir toplanınca neden borçların azaltılması, daha
fazla faiz ödenmemesi için kullanılmaz?
Dahası, TBMM’de anayasa
değişikliği görüşmeleri yapılıyor. Kavga, dövüş, küfür gırla gidiyor. Ama
görüşülenler arasında meclisin bütçe hakkını garanti altına alacak bir madde
yok. Sanırım tasarıyı hazırlayanlar, böyle bir hakkın gerekliliğine ve uygulaması
olacağına pek inanmıyorlar.
800 yıldan bu yana çağdaş demokrasinin olmazsa
olmazı olan, bütçe hakkı yine gündemde değil.
Sonrada kürsüden bol bol mali
disiplin konuşmaları yapılıyor.
Son söz: Herkes, iktisadi politikanın bir hesaba dayanmadığını gördüğü anda panik başlar. (İsmet İnönü)
Kaynak: Hazine, Muhasebat
Sevgili Hakan, yasa yapma, ülkeyi yönetmeye dönük kararları alma, idarenin yaptıklarını yargılama anlamında tüm yetkileri bir tek kişi nezdinde bir oligarşiye teslim etmeyi ve bunu kalıcı bir hale getirmeyi hedefleyen yeni anayasa değişikliği içinde bu resme uygun olmayacak bir "halkın bütçeyi denetleme hakkına" yer vermeleri beklenemezdi. T. Varlık Fonu gibi uygulamalar, bütçe dışı fonlar, özel hesaplar, ödenek aşımları yeni rejimin mali ayağını oluşturacaktır. Bu nedenle de bu yeni yapıda zaten gerçekte kullanılmayan bütçe hakkının ruhuna fatiha okunmuştur...
YanıtlaSilBu durumda olası ek vergilendirme,geriye dönük vergilendirme ,kafana göre vergilendirme vs.'ye kapı açtığı için akıllılar,kurnazlar,kayıtdışılar gelirlerini,birikimlerini sistem dışına taşıyacaklardır,ve haklı olacaklardır zira bu adil değildir.!Ayrıca vergiye tabi ihtiyaçlarını vergisiz kanallardan(ama kendileri üreterek ama yasal olmayan yollardan tedarik ederek)vergi gelirlerinin azalmasına(fazla vergi vergiyi öldürür)neden olacaklardır.Hiçbir demokratik olmayan vergi sitemi homoeconomicus tan daha effektif değildir.
YanıtlaSil