24 Mart 2015

Artık siyaset zamanı, paranız nakitte dursun

Uzun ve eski bir tartışmadır. Ekonomik öncelikler mi siyaseti yoksa siyasi öncelikler mi ekonomiyi belirler? Yani bir anlamda “tavuk mu yumurtamı” hikayesi gibi.

Ben ekonominin siyaseti belirlediğini düşünenlerdenim. Bilgim ve tecrübem bana siyasetçilerin çoğunun kendi ekonomilerini düşündükleri için, bir bölümünün ülke ekonomisini düşündüğü için çok az bir bölümünün de idealleri için siyaset yaptığını öğretti, gösterdi.

Siyaset öncelikli günlere girdik

Buna rağmen, zaman zaman siyasetteki gelişmeler ekonomideki gidişatın önüne geçmiştir. Böylesi günlerde ekonomik sorunlar derinleşirken buna çözüm bulmakta zorlanan siyaset kurumu, özellikle sorumlu yapılar, sıkıntılar yaşamaya başlarlar.

Bunu üç aşamaya ayırabiliriz: Ekonomik sorunları ret etme, düşman yaratma ve karar alamayıp dağılma.


İlk tartışma ekonomide derinleşen sorunların varlığını kabullenmekle başlar. İktidar genellikle sorunları reddetme ve küçümseme eğilimi içinde olur. Sorunların üstü ötülmeye çalışılır.

İkinci aşamada, iktidar suçu kendinde değil, kendi dışındaki faktörlerde arama eğiliminde olur. Çoğunlukla da “dış faktörler” söylemi hayata geçirilir.

Dışa açık ekonomiler için bir yere kadar kabul edilebilir olan bu söylem, faizler, kurlar ve fiyatlar el yakmaya başlayınca etkisini yitirir. Çünkü artık aşırı borçlu olan vatandaşın ve KOBİ’lerin canı yanmaya başlamıştır. Gözü düşman seçecek durumda değildir. O siyasetçiyi bilir, en yakınında onu görür ve ondan çözüm bulmasını ister.

Oysa, siyasetçi seçim dönemine girmiştir. Yıllardır biriken sorunları seçime birkaç ay kala çözemeyeceğini bilecek kadar akıllı insandır. Bu nedenle düşman yaratma mücadelesi verir.

Siyasetçinin önceliği ile vatandaşın önceliği farklı

Ancak çoğunlukla bu da yeterli olmaz. Yatırımcılar şu soruyu sormaya başlarlar: “Siyasetçiler, yaşanmakta olan ekonomik sorunların derinliğini gerecekten anlamıyorlar mı yoksa sadece seçim ortamında olunduğu için suçu başkalarına yıkmaya çalışıyorlar?” Eğer cevap ikinci ise biraz rahatlıyorlar. Yok birinci ise işte o zaman “yandı gülüm keten helva”. Sıcak paracılar alıp başlarını piyasalardan çıkıyorlar. Fabrika yatırımcıları ise yatırımlarını bekletmeye başlıyorlar.

İşin en sıkıntılı yanı iktidar partisinin içinin karışmaya başladığı dönemlerdir. Hangi nedenle olursa olsun, eğer iktidar hızlı ve yerinde karar alma yeteneğini kaybetmeye başlamışsa dertler artar, daha kalıcı olur. Böylesi dönemler uzun sürerse sonu krize kadar gidebilir.

Bu bağlamda, son günlerde yaşanan; Merkez Bankası’nın faiz kararı tartışması, MİT Müsteşarının milletvekili adaylığı süreci, çözüm sürecine farklı bakış açıları ve kimin paralelci olduğu tartışmaları artık gündemi tamamen siyasete kaydırmıştır. Bunlara çözüm sürecindeki tıkanıklıklar, başkanlık sistemi tartışmalarını da eklerseniz, siyasi fırtınanın yakın zamanda durulmayacağını söylemek yanlış olmaz. Özellikle çözüm sürecinin başka yerlere evrilmesi durumu en kötü senaryo olur.


Gelelim küçük yatırımcılara önerime; bir süreliğine kısır “faiz ne olur? Kur olur?” haberlerine ve tartışmalarına itibar etmeyin. Kulağınız siyasette olsun. Paranız nakitte kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder