12 Ekim 2016

Ağır borç geri ödemeleri harcanabilir geliri azaltıyor

Harcanabilir gelir bir milli muhasebe kavramıdır. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya çeşitli eklemeler, çıkarmalar yapılarak elde edilir. Amaç ekonomide tüketim ve tasarruf miktarlarını bulmaktır desek yanlış olmaz.

Ben harcanabilir gelir tanımına, son dönemdeki gelişmeleri açıklayabilmek için, birkaç ekleme yapacağım. Bilinen tanımı biraz değiştirip hanelerin borçlanmasını, borç geri ödemelerini ve devlete ödenmeleri gereken yükümlülükleri de ekleyeceğim. Amacım yaşadığımız büyüyememe sorununa özel tüketim harcamaları açısından bakmak.  

Anlatımı basitleştirmek için önce formülü yazayım.

Kişisel Harcanabilir Gelir =

[ Ücret/maaş + (Kar+Faiz+Kira+Arazi gelirleri) + Devletten alınan sosyal transferler + Aileden sağlanan düzenli yardımlar + Ödenmeyen ( Vergiler + Sosyal güvenlik primleri + Cezalar) + Alınan borçlar] –

[ Ödenen( Vergiler + Sosyal güvenlik primleri + Cezalar ) + Borç geri ödemesi ]

Ekonomide tüketimin ve tasarrufun artabilmesi gelirlerin giderlerden çok olmasına bağlı olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Tüketim içeride üretilen mallarla yapılıyorsa, ekonomi büyüyor demektir. Geliri çok olanın tasarruf yapması da beklenen bir rasyonel davranıştır.

O halde formülün birinci kısmındaki gelirlerin durumu önemli.

İlk olarak ekonominin ne kadar insana istihdam yarattığına bakmak lazım. Diğer bir deyimle ne kadar çok insan ücret/maaş geliri elde edebiliyorsa ekonomide gelirler o kadar fazla olacaktır.  Ancak bu yeterli değil. Yanı sıra maaş/ücretlerin ne kadar yüksek olduğuna da bakmak gerek. Eğer geniş kesimler iş bulabiliyor ama asgari ücretten geçinmek durumunda kalıyorlarsa, tasarrufa hatta tüketime bile ayırabilecekleri kaynak sınırlı kalacaktır.

Gelir deyince sadece maaş/ücret akla gelmesin. Esnafın, tüccarın; kar, faiz ve kira gibi gelirleri de dikkate alınmalı. Dahası birçok aile için köydeki tarım arazilerinden gelen gelirler de unutulmamalı.

Bunlara devletten alınan emeklilik, yaşlılık, eğitim yardımı, tarımsal destekleme ödemesi, 65 yaş aylığı, ücretsiz otobüs kartı gibi sosyal yardımları da eklemek gerek.

Ben yukarıdakilere devlete ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen, başta KDV olmak üzere vergi ve sosyal güvenlik primi ödemlerini de harcanabilir gelir olarak tanımlıyorum. Yanı sıra tüm ödenmeyen cezalar da aynı durumda. Çünkü artık ortalama her iki senede bir çıkan af ve yeniden yapılandırma yasaları ile esnaf ve tüccar bu kaynakları harcanabilir gelir olarak kabul ediyor. Böylelikle insanların harcamaları artıyor. Ödenmeyen kamusal yükümlülükler, doğal olarak, bütçe dengelerini de alt üst ediyor. Yapısal açıkları büyütüyor.

Gelelim özellikle on beş yıldan buyana harcanabilir gelir olan son kaleme. 

Bankalardan ve diğer kaynaklardan alınan kredi ve diğer borçların tüketimin kaynağı olduğunu tartışmaya gerek yok sanırım. Hatta büyük çoğunluk için bu kalem azalan maaş/ücret ve diğer gelir kalemleri nedeniyle neredeyse en büyük harcama kaynağı olmuş durumda. Bankalara borcu olanların sayısı 25 milyonu geçti. Hane halkının, Haziran sonu itibariyle tüketici ve kredi borçlarının toplamı 416 milyar liradan fazla.

Gelirlerin durumunu tam anlayabilmek için formülün eksi (-) den sonraki bölümüne de bakmak gerek.

Orada ilk kalemde ödenen vergi, sosyal güvenlik primi ve cezalarda sorun yok. Yukarıda da değindiğim gibi doğru dürüst, düzenli ödeyen çok az.

Ancak borç geri ödemeleri sorun olmaya başladığını biliyoruz. Milyonlarca kredi müşterisinin kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını ödemekte zorlandıkları malum. 
Bankalara borcu olan insanların 3 milyon kadarı haciz ve icra takibiyle uğraşıyor. Nedeni basit. Gelir artmıyor, ihtiyaçlar azalmıyor, enflasyon istenen hızda düşmüyor ama borçlar büyüyor. İnsanlar borç geri ödemekte zorlanıyorlar.


Bu sarmaldan çıkış için yeni bir büyüme ve paylaşım modeli bulunamazsa, bir süre sonra sosyal dengelerin etkilenme hızını artacağını göreceğiz. Bu amaçla bir şeyler yapılacaksa ilk adım maliye politikasından, özellikle vergi tarafından gelmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder