Bugün
ekonominin son yıllarda unutturulan bir yanına, imalat sektörüne yakından
bakmak istiyorum.
İmalat,
yani üretim, olmadan büyüyen ekonomi, damar sertliği olan hastaya benzer.
Dışarıdan verilen ilaçla rahatlamış gibi görünür. Ama en ufak bir kriz anında hasta
ağırlaşır, piyasada mal bulunmaz, dışarıdan ithal etmek için de döviz
bulamazsınız. Sonuç daha derin ekonomik kriz, daha fazla fakirleşmektir.
TÜİK
verilerinden yola çıkarak imalat sektöründe son 11 yılda yaşanan değişimi
aşağıdaki tablolarda yer alıyor. (Tabloların hazırlanmasında eşsiz katkılarını
esirgemeyen Sayın Oktay Küçükkiremitçi
ve Ömür Genç’e çok teşekkür ederim.)
İmalat
sektörünü alt sektörler itibariyle incelemeden önce, ana sektörlerin milli
gelire, GSYH’ye katkısını belirtmekte yarar var. 2014 yılı itibariyle, tarımın
katma değer katkısı yüzde 8, hizmetler sektörünün katkısı yüzde 65, imalat
sektörünün ki ise yüzde 18 olmuş.
Tarım sektörünün katkısı dünya
ölçeklerine göre yüksek. Sıralamada sadece Hindistan, Endonezya, Çin ve Malezya
bizden önde. Ülkemiz bu sektörün yeniden yapılanmasını, gerekli yerlerde toprak
reformunu nedense bir türlü başaramadı.
Hizmetlerin milli gelir içindeki
payının artması, özellikle 1990’lar sonrası yıllarda, dünyada yaşanan bir
gelişme. Turizm ve finansal sektörün büyümesinin etkisiyle artan büyüklük, bir
yere kadar, anlaşılabiliyor.
Öte
yandan, Türkiye’de sanayinin milli
gelirdeki payı, 1980‘lerdeki payı yüzde 23-25’ler düzeyindeydi. Üretmek yerine,
ithal etmeyi tercih edince sanayi sektörü önemini kaybetti. Dolayısıyla, işin
bu yanı üzerinde düşünülmesi ve çok acilen önlem alınması gereken bir durum.
Ancak
bir de sanayinin en büyük kalemi imalat sanayinin kendi içinde yaşanan değişim
var. Aşağıdaki tablolarda alt sektörler itibariyle, 2003-2014 yıllarının
payları karşılaştırılıyor.
Tablo 1’de üretim değerlerine
göre sıralama yer alıyor.
Tablo
1: Üretim değerine göre sektör payları
BYS: Başka Yerde Sınıflandırılmamış
Görüldüğü
gibi, 2003 yılında gıda ve içecek sektörü, tekstil ve kimyasal ve eczacılık
sektörleri ilk üç sırada yer alıyor. 2014 yılına gelince sıralama değişmiş.
Gıda birinciliğini korurken, ana metal sektörü ikinci sıraya yükselmiş, tekstil
üçüncü sıraya düşmüş.
Tablo 2’de ise sektörlerin
yarattığı katma değere göre, imalat sektörü içindeki payları görülüyor.
Tablo
2: Katma değere göre sektör payları
Buradaki
resim, öncekinden biraz farklı. 2003 yılında ilk üç sırayı; tekstil, gıda ve
içecek, kimyasal ve eczacılık oluşturuyor. 2014 yılında geldiğimizde bir
değişim göze çarpıyor. Gıda ve tekstil yerlerini korumuşlar. Üçüncü değişmiş. Kimya ve eczacılık dokuzuncu sıraya düşmüş,
yerine taş ve toprak alt sektörü gelmiş.
Görüldüğü
gibi ekonomide “İnşaat ya Resul Allah”
yaklaşımı kendini göstermiş. Dünyada “Sanayi devrimi 4.0” ın tartışıldığı bir
dönemde bizde taşa, toprağa dayalı sanayileşme ile gidilebilecek yeri siz
düşünün.
Ancak,
ufak ta olsa umut veren bir şey var. Katma değer sıralamasında makine ve metal
eşyada görülen değişimi görmemezlikten gelemeyiz. Sorun bu alanda kullanılan teknolojilerin
çok yeni olmaması.
Özetle,
artık çok gecikmeden, genelde imalat sanayinde, özelde de ana metaller gibi
üretimi ara malı ithalatına bağımlı sektörlerde, bu yapıyı değiştirecek projelere özel teşvikler vererek değişimi
başlatmak gerekiyor.
Yorum yok.Yunanistan ve İspanya gibi olmak üzere tam gaz duvara hızla yaklaşıyoruz.
YanıtlaSil