Temmuz ödemeler dengesi verileri yayımlanınca ekonomiyle,
piyasalarla uğraşanların çoğu, cari açığın miktarına baktı. Beklenenden daha
küçük açık rakamı gelince olumlu mesajlar, yorumlar, yazılar bir birini izledi.
Hepsi Ağustos gelmeden, ağustos böceği gibi şarkılar söylemeye başladılar.
Ben, hemen finansman kalemlerine bakma alışkanlığımdan
vazgeçemedim. Geçen yılla karşılaştırma yapmayı, finansman ihtiyacının azalıp
azalmadığını, açığın hangi kalemlerle kapatıldığını araştırmaya başladım.
Her ay yaptığım gibi, TC Merkez Bankası’nın yayımladığı
ödemler dengesi verilerinden aşağıdaki tabloyu çıkardım.
Sizi rakamlara boğmak niyetinde değilim.
Tabloyu özetleyeceğim:
Finansman ihtiyacı
hemen hemen geçen yılla aynı düzeyde. Büyük bir azalma yok. Cari açık biraz
azalmış, ama borç ve kredi geri ödemeleri miktarında değişim yok.
Türkiye, dış kaynağa bağlı büyüme modelini seçen ekonomilerin
karşılaştığı klasik sorunu yaşıyor. Hem
dışarıdan mal almak için döviz dengesi açığı veriyor hem de bu malları alırken
dış borç kullanıldığı için. Diğer bir deyimle dış ticaret açığı azalsa bile
borç geri ödemeleri azalmadığı için döviz finansmanı açığı azalmıyor.
Ancak asıl sorun olan finansman
kaynakları kalemlerine biraz daha dikkatle bakmak gerekiyor.
Geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında, yılın ilk
yedi ayında yabancılara satılan hisse
senedi ve borç senetleri miktarında azalma var. Yani buralardan döviz girişi değil çıkışı olmuş. Sadece finansman
ihtiyacı için değil bu çıkışları karşılamak için de döviz bulunması gerekmiş.
Dışarıdan alınan kredilerde önemli azalma var. Bu kalemden
gelen döviz, finansman ihtiyacını karşılamaktan uzak.
Şimdi mevduatlara yakından bakalım ve yazının özüne gelelim.
Yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki
bankalarda açtıkları mevduatlarda büyük artış olmasaymış dolar 3,1 TL
seviyelerinde bile durmazmış. Veya TCMB rezervleri ilk yedi ayda 2,5 milyar
dolardan daha fazla azalır, kırılganlık göstergelerinden biri, biraz daha
bozulurmuş.
“Allah, yüksek faiz ödendiği için burada hesap açanlardan
razı olsun” demek geliyor içimden. Ya hesap açmasalardı; dolar, Euro alıp
başını gitseydi halimiz nice olurdu?
Kim acaba bu Türkiye dostları? Bu ülkeyi mi yoksa yüksek faizi mi daha çok seviyorlar? Eğer bir risk algılarlarsa, paralarını hemen çekip giderler mi? O zaman bizim piyasalar nice olur? Ne kadar daha yüksek faiz verirsek burada kalmaya devam ederler?
Biliyorum sorulardan bıktınız. Ama ben sormadan edemiyorum. Cevaplarını her zamanki gibi size bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder