14 Eylül 2015

Dünyada refah dağılımının kuralları değişmezse göç dalgaları durmaz

Amacım uzun bir tartışma açmak değil. Sadece dünyanın içinde bulunduğu, sürdürülemez duruma değinmek istiyorum. Örneğin Ege’de, Akdeniz’de ve Avrupa’da yaşanan göçmen dramları. Göçerlerin büyük bölümü ekonomik nedenlerle denizlere açılıyor. Sadece can güvenliği olsa, Türkiye’de, Lübnan’da kalmayı düşünebilirlerdi.

Hem göç hem de ekonomik krizlerin arkasında dünyada en ağır yapısal dert olan refah dağılımı bozuklukları var. Çözüm için kısa zamanda bir şeyler değişmeli. Acil çünkü, dünyada zenginler ile fakirler arasındaki fark her geçen gün artıyor. 

Gelin Birleşmiş Milletler kaynakları kullanılarak yapılan araştırmalara bakalım.
Dünya nüfusunu yüzde 20’lik eşit parçalara ayırdığımızda, 2013 yılı itibariyle, en zengin yüzde 20, 223 trilyon dolarlık toplam dünya servetinin, yüzde 94’üne sahip. Kalan yüzde 80 ise sadece yüzde 6’ya.

Biraz daha ayrıntıya girersek; nüfusun ilk yüzde 1’lik grubu toplam servetin yüzde 43’üne; ilk yüzde 2’lik grubu ise yüzde 50’sinden fazlasını elinde tutuyor.
Ancak bu resim bile gelir dağılımındaki bozukluğu tam olarak göstermiyor. 


Dünyanın en zengin 300 insanının serveti 3 milyar kişinin (7 milyarlık dünya nüfusunun neredeyse yarısı) toplam servetine eşit. Diğer bir deyimle, orta büyüklükteki bir yolcu uçağına sığacak kadar insan; Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD’nin toplamı kadar nüfusun serveti kadar büyüklüğü elinde tutuyor.
Ama sorun sadece ülkelerin iç sorunu değil. Aynı zamanda ülkeler arasında da derinleşiyor.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, 200 yıl önce zengin ülkeler ile fakirler arasındaki zenginlik farkı sadece 3 katmış. Ancak, bazı araştırmacılara göre sömürgeciliğin sonu diye tanımlanan 1960’lı yıllara gelindiğinde bu fark 35 kata çıkmış. Bugün, zengin ülkeler ile fakir ülkeler arasındaki zenginlik farkı yaklaşık 80 kata ulaşmış. Yani fakirler bir birim servete sahipken zenginler 80 birime ulaşmışlar.

Peki, farkın bu kadar açılmasının nedenleri neler?

Araştırmacılar ilk olarak vergi sistemlerine dikkat çekiyorlar. Onlara göre çok uluslu dev firmalar, çeşitli vergi istisna ve muafiyetiyle, fakir ülkelerden yılda yaklaşık 900 milyar doları kendi ülkelerine transfer ediyorlar.

Yanı sıra iç tasarrufları yetmiyor diyerek zenginlerde döviz borçlanan fakir ülkeler, borç veren zenginlere her yıl 600 milyar dolar kaynak ödüyorlar.

Ayrıca, ABD Boston’da bulunan Massachusetts Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre;  gelişmekte olan ülkeler, zenginlerin koyduğu uluslararası ticaret kurallarından kaynaklanan rekabet dışı uygulamalar nedeniyle, yılda 500 milyar dolar kaybediyorlar.

Bunların toplamı yılda yaklaşık 2 trilyon dolar ediyor.

Ama haksızlık etmeyelim. Zenginler de fakir ülkelere yılda 130 milyar dolarlık hibe ve yardımda bulunuyormuş. Ne kadar bonkörler değil mi?

Bir yandan ülkelerin kendi içinde diğer yandan ülkeler arasındaki bu zenginlik dağılımı uçurumunun derinleşmesinin sosyal, ekonomik ve siyasal sonuçlarından en önemlisi, toplumsal çelişkilerin uzlaşmaz hale gelmesidir. Onun sonucu da ya iç savaş ya da ülkeler arasında uyuşmazlıkların derinleşmesidir.


Bu nedenle, dünyada tamamen yeni bir uluslararası vergi ve ticaret kuralları ivedilikle hayata geçirilmelidir.

1 yorum: