Amacım
uzun bir tartışma açmak değil. Sadece dünyanın içinde bulunduğu, sürdürülemez
duruma değinmek istiyorum. Örneğin Ege’de, Akdeniz’de ve Avrupa’da yaşanan
göçmen dramları. Göçerlerin büyük bölümü ekonomik nedenlerle denizlere
açılıyor. Sadece can güvenliği olsa, Türkiye’de, Lübnan’da kalmayı
düşünebilirlerdi.
Hem
göç hem de ekonomik krizlerin arkasında dünyada en ağır yapısal dert olan refah
dağılımı bozuklukları var. Çözüm için kısa zamanda bir şeyler değişmeli. Acil
çünkü, dünyada zenginler ile fakirler arasındaki fark her geçen gün
artıyor.
Gelin
Birleşmiş Milletler kaynakları kullanılarak yapılan araştırmalara bakalım.
Dünya
nüfusunu yüzde 20’lik eşit parçalara ayırdığımızda, 2013 yılı itibariyle, en zengin yüzde 20, 223 trilyon dolarlık
toplam dünya servetinin, yüzde 94’üne sahip. Kalan yüzde 80 ise sadece
yüzde 6’ya.
Biraz
daha ayrıntıya girersek; nüfusun ilk
yüzde 1’lik grubu toplam servetin yüzde 43’üne; ilk yüzde 2’lik grubu ise
yüzde 50’sinden fazlasını elinde tutuyor.
Ancak
bu resim bile gelir dağılımındaki bozukluğu tam olarak göstermiyor.
Dünyanın en zengin 300 insanının serveti 3
milyar kişinin (7 milyarlık dünya nüfusunun neredeyse yarısı) toplam servetine
eşit. Diğer bir deyimle, orta büyüklükteki bir yolcu uçağına sığacak kadar
insan; Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD’nin toplamı kadar nüfusun serveti kadar
büyüklüğü elinde tutuyor.
Ama
sorun sadece ülkelerin iç sorunu değil. Aynı zamanda ülkeler arasında da
derinleşiyor.
Yapılan
araştırmalar gösteriyor ki, 200 yıl önce
zengin ülkeler ile fakirler arasındaki zenginlik farkı sadece 3 katmış.
Ancak, bazı araştırmacılara göre sömürgeciliğin sonu diye tanımlanan 1960’lı yıllara
gelindiğinde bu fark 35 kata çıkmış. Bugün,
zengin ülkeler ile fakir ülkeler arasındaki zenginlik farkı yaklaşık 80 kata
ulaşmış. Yani fakirler bir birim servete sahipken zenginler 80 birime
ulaşmışlar.
Peki,
farkın bu kadar açılmasının nedenleri neler?
Araştırmacılar
ilk olarak vergi sistemlerine dikkat
çekiyorlar. Onlara göre çok uluslu dev firmalar, çeşitli vergi istisna ve
muafiyetiyle, fakir ülkelerden yılda yaklaşık 900 milyar doları kendi ülkelerine transfer ediyorlar.
Yanı
sıra iç tasarrufları yetmiyor diyerek zenginlerde döviz borçlanan fakir ülkeler, borç veren zenginlere her
yıl 600 milyar dolar kaynak ödüyorlar.
Ayrıca,
ABD Boston’da bulunan Massachusetts Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya
göre; gelişmekte olan ülkeler, zenginlerin koyduğu uluslararası ticaret
kurallarından kaynaklanan rekabet dışı uygulamalar nedeniyle, yılda 500 milyar
dolar kaybediyorlar.
Bunların
toplamı yılda yaklaşık 2 trilyon dolar
ediyor.
Ama
haksızlık etmeyelim. Zenginler de fakir ülkelere yılda 130 milyar dolarlık hibe
ve yardımda bulunuyormuş. Ne kadar bonkörler değil mi?
Bir
yandan ülkelerin kendi içinde diğer yandan ülkeler arasındaki bu zenginlik dağılımı
uçurumunun derinleşmesinin sosyal, ekonomik ve siyasal sonuçlarından en önemlisi,
toplumsal çelişkilerin uzlaşmaz hale gelmesidir. Onun sonucu da ya iç savaş ya
da ülkeler arasında uyuşmazlıkların derinleşmesidir.
Bu
nedenle, dünyada tamamen yeni bir uluslararası vergi ve ticaret kuralları ivedilikle
hayata geçirilmelidir.
kaynakları verebiliyormusunuz
YanıtlaSil