Dünyadaki büyük merkez bankalarının ortak örgütü BIS (Bank
for International Settlements), 85. Yıllık Raporu’nu yayımladı. Mutlaka okunması gereken bir rapor.
Özeti şu: Bu düşük
faiz ortamı daha fazla sürdürülemez. Ama işin içinden çıkmakta öyle kolay
değil. Çok sancılı olacak.
Rapordan bir kaç rakam vereyim. Dünyanın düşük faize ne
kadar mahkum olduğu daha iyi anlaşılsın. Aralık
2014 ve Mayıs 2015 arasındaki dönemde küresel piyasalarda, 2 trilyon dolarlık uzun
vadeli devlet tahvili, negatif reel faiz üzerinden işlem görmüş. Diğer bir
deyimle, nominal, tahvilin üzerinde yazan faizi enflasyondan çıkardığınızda
sonuç negatif olmuş.
Yani yatırımcı zarar etmiş.
Peki kim bular? Çoğunluğu bireysel emeklilik fonları ve
sigorta şirketleri. Uzun vadede zarar emeklilere çıkıyor. Kısa vadede dert
değil. Ancak uzun vadede bu derde çare bulunmazsa, yaşlanan dünya nüfusu
emeklilik maaşı ödemesi krizine girecek.
Bir örnekte yükselen piyasalardan vereyim. 2009 yılından bu yana, bu ülkelerdeki
bankacılık dışı sektörlere verilen dış borçların toplamı, ikiye katlanmış, 3
trilyon doları geçmiş.
Altı yılda bu kadar hızla artan borçların bir de geri
ödenmesi var. Aynen ulusal parayla alınan krediler gibi.
İşte merkez bankalarının ıstırabı da burada.
FED faiz artırmaya başlasa yüzlerce trilyon dolarlık,
krediler, faize dayalı türev ürünlerden zarar yazılmaya başlanacak. Yanı sıra
yükselen piyasalara verilen krediler pahalılaşacak.
Büyüyememe derdiyle boğuşan ekonomilerde kredi geri ödemesi
zaten zorken bir de faizler yükselince işler daha da sarpa saracak. Aynen
Türkiye’de olduğu gibi.
FED sözlü yönlendirmelerle bu işi çözebileceğini sanıyordu.
Ama finansal sektör düşük faizli merkez bankası parasına o kadar alıştı ki
artık bu ilişkiden geri dönüş normal piyasa şartlarında olmaz. Özellikle finansal piyasalar merkez
bankalarına bağımlı hale geldiler. Onlar olmadan, değil yaşamaları nefes
almaları bile zor.
Dolayısıyla Bu iş bir celselik artist boşanmasına benzemez.
Mahkeme, tarafları her celsede bir kez daha beraberliği denemeleri, aynı evde
yaşamaları için ikna etmeye çalışıyor. Çünkü çocuklar (bankalar, şirketler)
var. Onları düşünüyor. Kriz çıksın, çocuklar ortada kalsın istemiyor.
Bizim Merkez Bankası’nın
işi biraz daha zor.
O bir de doları düşünmek zorunda. Özellikle 2009 yılında
çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararıyla şirketler kesimi dövizli borca boğuldu. Ekonomi
biraz daha dolarize oldu.
Ama şimdi düşük faiz ortamından hoşlanmayan sıcak para
yatırımcısı Türkiye’den çıkıyor. Faizleri yükselt geri geleyim diyor.
TCMB faiz yükseltse
kredi faizleri fırlayacak. Büyümeyen ekonomi daha da sıkıntıya girecek.
Şirketlerin geliri azalınca kredi ödemelerinde zorlanacaklar. Bankalarla
araları açılacak. Vs.
Anlayacağınız iki ucu “temiz”(!) değnek. Daha doğrusu kışın
yenen hurmalar meselesi.
Ama sakın unutmayın. Faizler, sonsuza kadar bu düzeyde
tutulamaz. Sadece kısa vadede, bir kaç ayda ortam rahat. Orta vadede işler
değişecek. Henüz zamanı varken, faizlerin yükselişe geçeceği ortama sıkı bir
hazırlık yapmak gerek.
Ne yazık ki biz böylesi bir ortamdan çok ama çok uzaktayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder