ABD seçimlerini sonuçlarını
değerlendiren bir BBC programında, Indiana eyaletinden bir kadınının yorumu
böyleydi.
Demokrat adaya oy
veren ve küçük bir işletmesi olan Amerikalının bu yorumu, bana yabancı gelmedi.
Sanki bundan önceki seçimlerde halk bilinçli oy kullanmış, sağduyusu ile seçim
yapmış gibi konuşuyordu.
Oysa unuttuğu bir şey var.
Dünyada, özellikle 1990 sonrası dönemde popülizm önemli bir seçim silahı olarak
kullanılmaya başlandı. 90’lar sonrasına atıfta bulunmamın nedeni şu. Öncesinde
popülizm genellikle sol siyasetin önemli bir aracı iken, küreselleşme
rüzgarlarının da etkisiyle, sağ siyasetçiler tarafından daha yoğun kullanılmaya
başlandı. Sağ siyasetçiler, solculara taş çıkartır oldular.
Araştırmacılar bunun
en önemli nedeninin, küreselleşmenin yarattığı artan işsizlik, gelir dağılımı
eşitsizliği, cari açık vb. sorunların toplumda yarattığı etkilerin üzerini
örtmek olduğunu söylüyorlar. Bunlara değinilmeden geniş kesimlerden oy almak,
çoğunluğu sağlamak mümkün değil.
Burada tartışılan şey
popülizmin finansmanı. Popülizm, daha az vergi toplamak, daha çok harcama yapmak
kısacası daha büyük bütçe açığı demek. Bu
açık piyasadan borçlanma ile finanse ediliyorsa, borcun büyüklüğüne bağlı
olarak, kamuda karar alıcıların iç ve dış piyasalara mahkûm olmaları anlamına
gelebiliyor.