Dikkatinizi
çekmiştir. Bloğun açılış sayfasında “Borç
alan emir alır” sözü yer alıyor.
Tarihte,
özellikle Osmanlı tarihinde, dış borç hikâyeleri hep aynı sonla bitiyor. Aşırı
borçlanma, kısa vadede, iç ve dış politikada oy almak için popülist etkiler
yaratıyor. Vergi almakta kaçınan politikacılar borç almayı ve harcamayı
seviyorlar. Ama uzun vadede, geri ödeme zamanı gelince işlerin karıştığı
görülüyor.
Yeni
ve oldukça ilginç bir borç hikayesi yeni gazetelere düştü.
Biri
Cumhuriyetçi diğer Demokrat iki ABD’li senatör, New York’taki 11 Eylül Terör
Olaylarına ilişkin bir yasa taslağını ABD Kongresinde gündeme getirdiler.
Teklif yasalaşırsa, olayın mağdurları,
11 Eylül eylemcilerine yardım ettiği düşünülen yabancı hükümetler hakkında dava
açabilecekler.
Nedense
Suudi Arabistan bu teklifi duyar duymaz hemen ters bir tavır ortaya koydu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı eğer bu
teklif yasalaşırsa ellerindeki 750 milyar dolarlık ABD Hazine kâğıtlarını
satışa çıkaracaklarını açıkladı.
Ardından,
ABD Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve Obama yönetimi Kongreye baskı yapmaya
başladı. Başkan gerekirse veto yetkisini kullanacağından bile bahsetti.
Aslında
bu eski bir “finansal aşk hikâyesidir”! 1970’li yıllara dayanır. Ve zaman zaman
Amerikan iç politikasında sorun olmuştur. (Bakınız: http://www.hakanozyildiz.com/2016/02/abd-ile-suudi-arabistan-arasnda-gizli.html)
Ama
bu sanıldığı kadar kolay değil. Onlarda ellerindeki en etkin, Amerikalıları en
fazla acıtacak silahlarını masaya koymuşlar. 750 milyar dolarlık ABD Hazinesi kâğıdını piyasaya sürmek demek, dünyadaki
faiz ve kur dengesini alt üst demektir.
Tamam,
belki hemen hepsi satılamaz. Bu kadar kâğıdı alabilecek, tahvilleri savunacak
kadar parası olan fazla kimse yok. Hele fiyatı düşmeye başlayan bir menkul
kıymete para yatırıp göz göre göre zarar yazabilecek ticari kuruluş hiç yok.
Bunu yapsa yapsa, ancak para basarak FED yapabilir. Çok istediği halde parasal genişleme sürecini bitiremeyen FED bir de
ABD tahvillerini savunma görevini üstlenirse ortalık iyice karışır.
Burada
bir hatırlatma yapayım.
2008 Küresel
Krizinden sonra Amerikalıların en çok korktuğu birkaç olasılıktan ikisi yönetilemez
bir dolar krizi ve küresel ekonomik hâkimiyetlerini kaybetmekti. Wall Street ve
finansal sektör, karar alıcıları, diğerlerinin yanı sıra, bu olasılıkları
kullanarak yüz milyarlarca dolar kamu parası harcamaya ikna etti.
Küreselleşen
finansallaşma nedeniyle sadece içeride alınan önlemler yeterli olmadı. Çok
bilinen bir anekdottur. Zamanın Amerikan
Hazine Bakanı o günlerdeki ziyaretinde, Çinlilerden Rusların “Rezervlerinizdeki
Amerikan kâğıtlarını satın” önerisini dinlememelerini istedi. Tahvillerin
değerini korumak için tüm önlemleri alacaklarına yönelik söz verdi.
Gelinen
aşamada dış borçlanmanın bir ülkenin egemenlik hakkını nasıl etkilediğini
gösteren bir olayı canlı yaşıyoruz. Hani o çağdaş, eşitlikçi, özgürlüğe önem
veren anayasalar neredeler? Güçlü,
dünyayı yönettiği söylenen emperyal güç, parasal gücü tehlikeye girince,
yasamanın erkler ayrılığı/ bağımsızlığı, egemenlik hakkı gibi kavramları hemen
bir yana koyuveriyor.
Yaşananlar
çok etkileyici. Bizdeki siyasetçilere, akademisyenlere ve siyaset, maliye, kamu
yönetimi, uluslararası ilişkiler ve ekonomi okuyan öğrencilere bu olayı
dikkatle ve yakından takip etmelerini öneririm. Yeni dünya düzeninin şekillenmesinde önemli etkisi olacak bir gelişme
yaşanıyor. Kaçırmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder