Osmanlı
İmparatorluğu’nun çöküşünü çeşitli nedenlere bağlayarak açıklayabiliriz.
Sanayileşmenin yakalanamaması, kalkınmada çok gerilerde kalınması, aşırı dış borçlanma,
Duyun-u Umumiye vb. Bunların arkasındaki
temel nedenin kapitülasyonlar olduğu konusunda tüm tarihçiler ve iktisatçılar
anlaşıyorlar.
Avrupalılara
bol keseden verilen bu ticari imtiyazlar ekonomik çöküşü hızlandırdığı gibi,
siyasi bitişin de ana nedeni olmuştur.
20.
YY da emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren ilk ülke olan Türkiye,
kuruluşunu tamamlarken en şiddetli ve önemli mücadeleyi Lozan’da vermiştir.
Lozan’da diplomatik kavganın ana nedeni sınır çizmekten çok kapitülasyonlardan
gelen ayrıcalıkların devamı olmuştur. İngilizlerin başını çektiği grup, en
fazla bu konuda direnç göstermiştir. Bilindiği gibi müzakerelerin kesilmesinin
nedeni de budur.
İnönü ve arkadaşlarının
Lozan’da kazandıkları en önemli başarı kapitülasyonların kaldırılmasıdır.
Türkiye bu sayede bağımsızlığını perçinlemiştir.
Ancak
geldiğimiz aşamada yeni bir kapitülasyon modeliyle karşı karşıyayız. Sadece biz
değil tüm dünyada aynı sorun yaşanıyor. Sıcak
parayla, dövizli işlemlerle dünyanın dış kaynağa ihtiyacı olan az gelişmiş
ekonomiler büyük miktarda kaynakları zenginlere, döviz biriktirebilenlere
aktarıyorlar.
Ne
demek istediğimi bir rakam vererek açayım. The
Economist dergisine göre, 2013 yılında dünyadaki günlük mal ticareti miktarı 52
milyar dolar. Buna karşılık aynı yıl yapılan dövizli işlemlerin günlük ortalama
miktarı 5,3 trilyon dolar. Dikkat edin, birisi milyar ötekisi trilyon
dolar. Bu rakamları 365 gün ile çarpınca aradaki devasa farkı daha iyi
görebilirsiniz.
Dolar ne olur?
Son
günlerde dolar aldı başını gidiyor. Herkes nerede duracağını merak ediyor? Ben
de... Ama bizim gibi yıllık milli geliri 810 milyar dolar olan bir ekonominin günlük
işlem hacmi 5,3 trilyon dolar olan piyasalarda etkin olabilmesi mümkün değil.
Böylesi
devasa bir piyasada yok olmamak için ya ona ihtiyacınız olmayacak ya da oyunu
kurallarına göre oynayacaksınız. Yabancı
kaynağa olan ihtiyacımızı bir anda sıfırlayamayacağımıza göre yapılabilecek en
akıllı şey sıcak parayı yönetmektir.
Yönetebilmek
için ilk yapılması gereken ise sermaye hareketleri ile makro ihtiyati
tedbirlerde, ekonominin ihtiyaçlarına göre, çok ince titizlikle dizayn edilmiş
önlemler almak gerekiyor.
Bilinmesinde
yarar var. Bu işler öyle yazıldığı kadar kolay şeyler değildir. Önce ciddi ve sürekli bir siyasi destek
ister. Sonra bunu hazırlayabilecek teknik bilgi ve tecrübeye sahip uzmanların
varlığı gerekir. Dahası, mali disiplin ve sağlam bir finansal sistem olmazsa
olmazlardandır.
Konuyu
bir kez daha ele almamın nedeni önümüzde seçim olması. Siyasetçiler bize
çeşitli seçim vaatlerinde bulunacaklar.
Ben önce sıcak para
konusunda ne söylediklerine bakacağım. Yılda yabancılara 15 milyar dolar
kaynak aktarmayı sıfırlayamasa bile en azından azaltacak politika seçeneklerinin
varlığını sorgulayacağım. Bu konuyu içermeyen seçim stratejilerinin halkı
aldatmaktan başka bir şeye yaramayacağını şimdiden söyleyeyim.
Çünkü bana göre,
Osmanlıyı kapitülasyonlar bitirdi, eğer
iyi yönetemezsek, bizi de sıcak para mahvedecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder