15 Mart 2015

Şirketlerin dolar sıkıntısı 2009 yılındaki bir kararnameye dayanıyor

Geçen haftayı dolarda yaşananların iç tartışmalardan mı yoksa dışarıda yaşanan oynaklıktan mı kaynaklandığını tartışmakla geçirdik. Ben böylesi tartışmalara genellikle gülerim. Konu döviz olunca suçluyu dışarıda aramak işin kolayına kaçmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Ne demek istediğimi bazı rakamları da kullanarak açmaya çalışayım. Ama önce bir bilgi. Veriler hep 2009 ile karşılaştırmalı olacak. Nedenini sonra açıklayacağım. Dolayısıyla buraya dikkat edin lütfen.

Önce finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri arasındaki farkı hatırlayalım. 2009 yılında 70,7 milyar dolarmış. Yani şirketlerin döviz borçları, döviz varlıklarından yaklaşık 71 milyar dolar fazlaymış. Bu rakam 2014 sonunda 183,2 milyar dolara çıkmış. Artışa bakar mısınız?

Şirketlerin döviz artışından şikayetlerinin ana nedeni bu açık. Dolardaki her bir kuruşluk artış onlara 183 milyar kuruş ek yük getiriyor. Yılbaşından buyana artışın 30 kuruş kadar olduğunu düşünürseniz gerisini siz hesaplayın.

Peki bu hızlı artışın nedeni ne acaba? Bakalım.


Yanılmadınız şirketlerin aldıkları nakdi döviz kredileri. Döviz yüklerinin artması. Nakdi döviz kredileri 2009 yılında 132,5 milyar dolar iken geçen yıl 253,3 milyar dolara çıkmış. “Ne var bunda, özel sektör teminat vermeden dışarıdan/bankadan kredi alamaz. Teminatı vardır.” diyorsanız, yukarıdaki ek yük hesabına bir kez daha bakın derim.

Şimdi gelin bu kredilerin ne kadarının yerli bankalardan alındığı araştıralım. İşin özü burada zaten. Yerli bankalardan alınan nakit döviz kredileri toplamı sadece 2009 yılında 50,3 milyar dolarmış, 2014 yılı sonunda 171,5 milyar dolara ulaşmış.

Diğer bir deyimle toplam nakit döviz kredilerinin yüzde 68’i yurt içinden sağlanmış. Bu oran 2009 yılında sadece yüzde 37 imiş.

Şimdi böylesine hızlı artışı fonlamak için bankaların nereden döviz bulduklarını anlamaya çalışalım. Yine TC Merkez Bankası verilerine bakalım. 2009 yılından bankaların dışarıdan aldıkları kısa vadeli borçların toplamı 25,2 milyar dolar. Geçen yılsonunda ise 96 milyar dolar. Yani içeride yerleşik bankalar hem artan döviz tevdiat hesaplarını hem de yurt dışından aldıkları dövizli borçları şirketlere kredi olarak dağıtmışlar.

2009/15082 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı


Bütün bu gelişmeleri açıklayan olay yukarıda numarasını verdiğim 16 Haziran 2009 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan Kararname ile başlıyor. Bu tarihten önce ihracat, yurtdışı müteahhitlik ve turizm gibi döviz geliri olmayan şirket ve kişiler yerli bankalardan döviz kredisi alamıyorlardı. Hükümet 2009 Krizinin etkilerini azaltmak adına kambiyo mevzuatının en son direnç noktalarından olan dövizli krediler sınırlamalarını kaldırdı.

Türkiye böylelikle tam bir sıcak para cennetine dönüştü. Dışarıdan çok düşük faizlerle kaynak bulabilen bankalar getirdikleri dövizleri, TL kaynaklara oranla daha ucuza şirketlere kredi olarak dağıttılar. O zaman alan da memnundu veren de. Hükümet te, krizin etkisinde olan ekonomide, ucuz kredilerin büyümeye katkısı olur diyerek yaklaşan seçimler nedeniyle olaya gözlerini yumdu.

Ama o zaman ucuz diye yenen dövizler şimdi rahatsız etmeye başladı. Çünkü bol dövizin sonuna geldik. Şimdi dışarıda bir kelebek kanat çırpınca bizde sanki kartal kanadının hareketi kadar oynaklık yaratıyor. Çünkü ekonomi aşırı dolarize oldu ve sıcak paraya mahkum edildi.


Eğer sıcak para daha dikkatli yönetilemezse ekonomiye maliyeti çok yüksek olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder