Durun hemen tepki göstermeyin.
İzin verin bir meramımı anlatayım.
Vergi toplanmadan, kamunun
harcama yapamayacağını adım gibi biliyorum. Savunma, emniyet, adalet, eğitim,
sağlık harcaması olmadan bir topluluğun devlet olamayacağının farkındayım.
Dolayısıyla “Devletin gül gibi kurumlarını açıp kapatmak sana mı kaldı?”
demeyin.
Ne demek istediğimi açıklıyayım.
Önce devlet gelirlerinin
yapısını kısaca hatırlayalım.
2015 sonu itibariyle, merkezi bütçe gelirlerinin sadece yüzde
26’sı, Gelir İdaresi tarafından toplanan, gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi
dolaysız vergiler. Gelirlerin yüzde 58’i petrol istasyonlarına, sigara
satana, esnafa, gümrüklere ödenen KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler. Kalan yüzde
16’lık bölüm ise özelleştirme, TCMB ve kamu bankalarının temettü gelirleri gibi
bir defalık gelirler.
Dahası gelir ve kurumlar
vergilerinin çok büyük bölümünü en zengin 500 kişi ile İSO 500’deki büyük
şirketler ödüyor. Örneğin, bu yıl TCMB ve kamu bankalarının bütçeye katkıları
14 milyar lira civarında. Bu ilk altı ayında toplanan nakit gelirlerin yüzde
5’inden fazla.
Vergiler Hazine hesaplarına
aktarılmak üzere bankalara yatırılıyor. İşler internet üzerinden halledilsin. Koca
idareye ne gerek var? Denetimi Maliye Bakanlığı’nın diğer birimleri haledeler.
Eğer ikna olmadıysanız, bir de
aşağıdaki tabloya bakın.
Bir topluluğun ulus olabilmesi
için önce egemenlik sınırlarının çizilmesi, ekonomik pazarın belirlenmesi
lazım. Sonra bir bayrağı ve parası olmazsa olmaz. Ama topluluğun egemenliğin ön
koşullarından en önemlisi, yasama organınca belirlenecek vergilerin
toplanmasıdır.
Peki, vergi bu kadar önemli
ise, kendisi kural koyup uygulayamayan devlet olur mu? Bence olmaz. Olmaması
gerekir.
Lafı uzatmayayım. Şunu demek
istiyorum: Önce kanun çıkarıp vergi
belirleyeceksiniz, sonra bir bahane bulup af çıkaracaksınız. Bu nasıl bir
anlayıştır? Bu nasıl devlettir? Gidin gelişmiş ülkelerde bir vergi ödemeyin de
görün. Bırakın af beklemeyi, sizi içeri tıkarlar, hapishanede uçurtma uçurursunuz!
Bizdeki durum tam tersi.
Aşağıdaki tabloda, 1924 yılından bu yana çıkarılan vergi
aflarının bir listesi var. Otuz üç tane af çıkarılmış. Dikkat buyurun, bazı yıllarda iki kere.
Son yıllarda, 2008’den sonra, neredeyse iki yıl arayla, dört tane af kanunu
çıkmış. Şimdi yenisi çıkıyor.
Bu kadar kısa aralıklarla af
çıkarsa mükellef neden zamanında vergi ödesin? Ödeyenlere, şeref ve üstün
hizmet madalyası vermek lazım.
Vergi ödeyeceğinize, parayı
bankada faize yatırsanız veya Hazine’ye borç verseniz. Yıllık yüzde 10’dan
fazla gelir elde ederseniz. Af çıkınca, genellikle cezalar silindiğine veya
enflasyon oranına indirildiğine göre, devlete
ödemeniz gereken vergi parasıyla, devletten para kazanmış olursunuz. Hem de
hiç yasal takibe filan uğramadan. Sadece arada bir “Vatan, millet, Sakarya”
nutukları atıp, “Ekonomik gidişi doğru değerlendirebilen, piyasa dostu
yöneticilerimiz var” mealinde açıklamalar yapmanız yeter.
Hadi artık ironi yapmayı
bırakalım. Ciddi olalım.
Ya vergi koymayalım. Ya da af
çıkarmayalım. Devlet olalım.
Kaynak: Maliye Dergisi, Sayı 164 ve kendi eklememiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder