16 Temmuz 2017

Dünyada büyük merkez bankalarının eli kolu bağlı

Küresel finansallaşmanın ve aşırı serbest kambiyo rejiminin (sermaye hareketleri) bir sonucu olarak ekonomide, işimiz gücümüz FED’i izlemek oldu. Üretimi, yatırımı, teknolojiyi, işsizliği unuttuk. Onlar neredeyse konu olmaktan çıktı. Varsa dolar, yoksa faiz, borsa.

Önceki yazılarımda da belirttim. Finansallaşmanın en büyük ektisi olan ucuz fonlama döneminin sonuna gelindi. Şimdi herkes; faizler ne zaman, ne kadar artacak? Merkez bankaları hangi hızla bilançolarını küçültecekler? Bunları çözmenin derdine düştü.

Sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Merak etmeyin merkez bankalarının eli kolu bağlı. Öyle hızla hareket edebilecek halleri yok.

Önce bir hatırlatma yapayım. Bankalar kısa vadeli para toplar, pasiflerine koyarlar. Bu fonları uzun vadeli kredilere, menkul kıymetlere yatırırlar. Para kazanırlar. Ancak bilançonun aktifi uzun, pasifi kısa vadeli olduğu için, bilançoda vade uyumsuzluğu vardır. Yöneticiler, (eğer bir de döviz riski yoksa) bu riski azaltmak için türev ürünleri kullanarak aktifi sigorta (hedge) ettirirler.

Sektörün bu sorununun farkında olan merkez bankaları, “finansal istikrarı” sağlamayı öne çıkarırlar. Hatta çoğu zaman enflasyon hedeflemesini bir kenara koyarak, finansal istikrarı sağlamak için önlem almaya çabalarlar.

Bu girişi yapmamın nedeni, finansal istikrarı öne almak zorunda olan merkez bankalarının ani faiz hareketleri yapamayacaklarına dikkatinizi çekmek.
Neden sorusunun birkaç cevabı var. En önemlisine ilişkin rakamlar aşağıdaki tabloda yer alıyor. Veriler, 2016 sonu itibariyle dünya türev piyasalarının büyüklüğü ve türev enstrümanlarının çeşitleri hakkında.

Verilerden, tüm türev kontratlarının itibari değerinin 483 trilyon dolar olduğunu anlıyoruz. İtibari değer demek, işlemin yapıldığı andaki fiyatlardan hesaplanmış ve hala canlı olan bu günkü toplam değer demek. Kontratların cari piyasa değeri ise 15 trilyon dolar. Cari piyasa değeri ise, kontratın son işlem gören fiyatlarla hesaplanmış piyasa değerini gösteriyor.

Diğer bir deyimle, küresel piyasalardaki türev işlemlerinin piyasa cari risklerinin toplamı 15 trilyon dolar. Bu değer 2016 Haziran’ında 21,2 trilyon dolarmış. Yani FED’in “faiz yükselteceğim” açıklamalarıyla beraber gerekli adımlar atılmaya ve gecen altı ayda riskler azaltılmaya başlanmış.

Tablodan da görüldüğü gibi, toplam türev kontratlarının yüzde 67’si faiz kontratı. Yani sabit faiz ile değişkine faize dayalı işlemler 368 trilyon dolar tutuyor. Cari değerleri de 10 trilyon dolar. Faiz kontratlarının yüzde 38’si Amerikan doları, yüzde 28’i Avro, yüzde 8’i de sterlin üzerinden yapılmış. Diğer bir deyimle, yüzde 74’ünden fazlası FED, AMB ve BoE hinterlandında.

Daha önemlisi, faiz kontratlarının yüzde 43’lük; döviz kontratlarının yüzde 76’lık; hisse senedi kontratlarının ise yüzde 64’lük bölümünün vadesi bir yıldan kısa. Yani 2017 yılı içinde doluyor.

İşte Başkan Yellen’in ve diğerlerinin devamlı “faiz yükselteceğiz, bilanço küçülteceğiz” deyip, ani hareketlerden ısrarla kaçınmalarının arkasında bu gerçek yatıyor. Ani bir hareket demek, bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlarının büyük zararlarla karşı karşıya kalmaları demek. Merkez bankaları bunda korkuyor. Adımlarını çok ama çok dikkatli atmaya çalışıyorlar.

Ancak, yazımdan faizler artmaz, merkez bankaları bilançoları küçülmez sonucu çıkmasın. Zararı minimize etmek için yapılan uyarılar bir gün realize olacak, ucuz fonlar azalacak, döviz faizleri yükselecek.


Kıssadan hisse: Ucuz dövizin etinden sütünden faydalandık. Ama yeni şartlara uymak için hazırlıklara hemen başlanmazsa,  başımız ileride derde girecek.

Kaynak: BIS ve kendi hesaplarım 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder