Mali
Af Yasa Teklifi üzerinde çok yazıldı. Ama yazıların büyük çoğunluğu vergi afları
üzerine. Önceki yazımda mali disipline ters bir işlemi, TCDD’ye sağlanan dış
borç kaynaklı finansmanın bütçe dışına çıkarılmasını ele almıştım.
Sonradan
dikkatimi çekti. Teklifin önemli değişikliklerinden
birisi de 15. Madde. Bu madde ile 5335 sayılı KHK’nın 33 üncü maddesini
değiştiriliyor ve “Bu madde kapsamında yapılacak kiralama ve/veya işletme
hakkının verilmesi imtiyaz addolunamaz. Bu çerçevede imzalanan sözleşmeler özel
hukuk hükümlerine tabidir.” hükmü getiriliyor.
Değişikliğin
ne anlama geldiğini anlayabilmek için ilgili KHK’nın 33 üncü maddesine bakalım.
Bu maddede Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) işletiminde
bulunan hava meydanları ile ilgili, YİD modeli de dâhil bazı hükümler var.
Yeni Taslak DHMİ’nin hava meydanları için yapılacak
sözleşmeleri imtiyaz olmaktan çıkarılıyor. Daha önemlisi DHMİ ile YİD anlaşması
imzaladığı şirketler arsında imzalanan sözleşmeler özel hukuk hükümlerine tabi
kılınıyor.
Bana
göre işin özeti, YİD anlaşmaları birer imtiyaz olduğu sürece Danıştay’ın
onayına tabiydi. Bu madde ile anılan sözleşmelerin Danıştay’a gitme zorunluluğu
kaldırılıyor.
Ben
hukukçu değilim. Aşağıdaki görüşlerim konusunda kesin görüşleri uzmanlar
söyleyebilirler. Ama kamuda uzun seneler edindiğim tecrübe, bazı idare hukuku
konularında bir şeyler yazmama yardımcı olabiliyor.
Uzmanlar, kamu hizmeti kavramını; “bir kamu kurumunun ya kendisi ya da kamu
kurumunun yakın gözetimi altında özel girişimci eliyle kamuya sağlanan
hizmettir. Ayrıca kamu hizmeti; toplumda duyulan, siyasi organlar tarafından
kamuya yararlı olarak kabul edilen, gereği gibi yerine getirilmemesi halinde
toplum içinde huzursuzluğa yol açacağı varsayılan sürekli ve genel nitelikteki
bir ihtiyacın tatminine yönelik etkinlikler olarak” tanımlıyorlar. (Ahmet Topkaya, Hatice Topkaya; Türk Hukukunda Kamu
Hizmeti İmtiyazı, Dış Denetim, Ekim-Kasım-Aralık 2011)
Kanımca yukarıdaki alıntı, hava alanı işletmeciliğinin
bir kamu hizmeti olduğunu yeteri kadar açıklıyor. O zaman DHMİ’nin sözleşmeleri “idari
sözleşmeler” kapsamında olmalı ve Danıştay denetimine tabi olmalı.
İdari sözleşme değilse garanti olamaz
Şimdi
bu maddenin TBMM’den aynen geçtiğini varsayalım.
O
zaman hukuka başvurmakta yarar var. Hukukta
“mefhum u muhalif” düşünmek diye bir yaklaşım vardır. Bazı sözlükler bu
tanımı; bir kuralı zıddı ile düşünmek olarak özetler. Belirtilen konulara
belirtilmeyenlerin aykırı olmaması, birbirine ters düşürülmesi gibi.
Burada yola çıkarak, yasa koyucunun DHMİ’nin hava
alanı işletmeciliğini kamu hizmeti saymadığını söyleyebiliriz. Eğer
böyle ise a zaman özel bir işlem için doğrudan DHMİ veya yüzde 100 hissedarı
olan Hazine’nin vereceği garantiler ve borç üstlenimlerinin yasal temeli
kalmayacaktır.
Çünkü
gerek Hazine gerek DHMİ’nin vereceği her türlü garantinin üstlenimleri ve/veya ödemeleri
bütçeden, kamu kaynakları kullanılarak yapılmak zorunda. Ama üniversite
öğrencilerinin bile bildiği bir gerçeği hatırlayalım. Kamu kaynağı
kullanılırken, kamu yararı ve kamusal hizmet karşılığının olması şarttır.
Umarım
Teklif ’in ilgili maddesi TBMM’de bir de bu gözle ele alınır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder