Son aylarda düzenli mali disiplin karşıtı
düzenlemeler yapılıyor. Önce olur olmaz her şeye verilen devlet garantilerini
gördük. Ardından TC tarihinde ilk defa özel sektörün borçlarını üsteleneceğine izin
veren Hazine’yle karşılaştık. Şimdi de harcamaları bütçe dışına çıkaran başka
bir işlemle karşılaşıyoruz.
Meclisteki Mali Af Kanunu Teklifi
neresinden baksanız tam bir mali disiplin canavarı. Bundan sonra devlet zamanında
vergi ve SGK primi veya ceza tahsilatı yapamaz. Neredeyse her seçimden önce af
kanunu çıktığına göre devlete olan yükümlülüğünü zamanında ödeyenlere verilmesi
gereken ismi yazarsam mahkemelik olurum.
Teklifin
18. Maddesi
Maddeyle
4749 sayılı Kamu Borç Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanuna bir geçici madde ekleniyor.
“GEÇİCİ MADDE 26 – Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2014-2018 Yılları Yatırım
Programında yer alan projelerin finansmanı için
her hangi bir dış finansman kaynağından Türkiye Cumhuriyetinin borçlu
sıfatıyla sağlayacağı kredileri, anılan Genel Müdürlüğe bütçe gelir ve
gider kalemleri ile ilişkilendirmeksizin karşılıksız
tahsis etmeye Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu
maddeye istinaden sağlanacak krediler hakkında, 14 üncü maddenin beşince
altıncı fıkralarının 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanunun eki (I) sayılı
cetvelde yer alan kamu idarelerine ilişkin hükümler uygulanmaz.” (Alt çizgiler
koyulaştırmalar bana aittir)
Bu
madde ne anlama geliyor?
Sorun yılların sorunu. TCDD, dünyanın
birçok demiryolu şirketi gibi kar edemeyen bir KİT. Sahibi devlet. Devletin
Hazinesi. Her zarar eden şirket gibi
TCDD’nin para ihtiyacı sermayedarı olan Hazine
tarafından bütçeden karşılanıyor.
Bütçeye her yıl para konuyor. Bir bölümü
borç verme ödeneklerine kalanı görev zararlarına. Kendi gelirleri yetersiz olan
kuruluş, bütçeden aldığı parayla başta maaş ve ücret ödemeleri olmak üzere
zorunlu ödemelerini her ay buradan yapıyor. Yatırımlarını da çoğunlukla bu kalemlerden finanse ediyor.
Bir
örnek vermek gerekirse; 2004 yılında sermaye
olarak 507, 3 milyon lira, görev zararı olarak da 137,4 milyar lira toplam
ödeme yapılmış. Son yıllarda artan yatırım harcamalarını finanse edemeyen
TCDD’ye bütçeden aktarılan para da çoğalmış. Geçen yıl sermeye ödemeleri 3,289 milyon liraya, görev zararı ödemeleri
ise 293 milyon liraya ulaşmış. Bütçe verilerine bakınca TCDD’ye ödenen yıllık toplamın son yıllarda 3,5 milyar
lirayı geçtiği anlaşılıyor. Belki
gözünüze az görünebilir. Ama 2013 yılı bütçe açığının yüzde 20.
Yukarıdaki
madenin mali disiplinle ne ilişkisi var denebilir.
Açıklayayım.
Belirttiğim gibi bugüne kadar yapılan ödemeler
bütçe içinden, ödenek kullanılarak yapılıyordu. Dolayısıyla bütçe açığını
büyütüyordu. Geçici madde yatırımla ilgili ödemeler bütçenin dışına atıyor.
Bundan böyle TCDD’nin yatırımları için gerekli olacak parayı
Hazine dışarıdan borç bulacak. Bu borcun proje kredisi veya uluslararası
piyasalardan alınan tahvil borcu olması fark etmiyor. Yeter ki TC adına alınmış
olsun.
“Bunda ne var? Sermayedar bir yerden para
bulmuş, zarar eden şirketine sermaye veriyor” diyebilirsiniz. Buna itirazım
yok. Ama asıl dikkat edilmesi gereken
nokta işlemin bütçenin gelir ve gider kalemleri ile ilişkilendirilmemesi. Bugüne
kadar bütçenin ödenekleriyle yapılan işlemler artık finansman kaleminden, bütçe
dışından yapılacak. Böylelikle bütçe
açığı küçük görünecek.
Hatırlatmakta fayda görüyorum. FED ‘den
sonra ECB’nin yaptığı parasal genişleme sayesinde gelen sıcak para, hem para
hem de maliye politikasındaki yapısal sorunların üstünü örtüyor. Ama bu suni denge ne nereye kadar sürecek?
Tahminim, çok zamanımız yok.
Ama biz bu arada seçimler dönemini
geçiririz diye düşünülüyorsa sonrasında işimizin bugünkünden çok daha zor olacağı
kesin. Çünkü tabut, reformlar ötelendikçe, 2001 Krizinde olduğu gibi, biraz daha ağırlaşacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder