·
Türkiye dışarıdan kaynak gelmezse
büyüyemiyor.
Tablo: 1 Büyüme ve
dış kaynak ilişkisi
Peki, dışarıda para kimde? Yüzde 70’i
ABD, İngiltere ve Japonya’da yönetilen bireysel emeklilik ve diğer sigorta
fonları trilyonlarca doları yönetiyorlar. Ortalama
vadesi 15 yıl civarına olan
parayla bir yandan iç borçlanmalarını ucuza getirirkendiğer yandan dünya para
ve sermaye piyasalarını yönetiyorlar.
Tablo 2: Dünya
küresel fon piyasası
·
Özellikle 2005 yılından sonraki dönemde
yükselen piyasa ekonomilerine yoğun bir sermaye girişi başladı. Yüksek getiri
peşinde koşan fonların risk algılamaları değişti. Artık her yıl trilyon
dolardan fazla para bu ülkelere akıyor.
Tablo 3: Gelişme
yolundaki ülkelere para akışı (Milyar dolar)
· Türkiye bu rüzgârdan en çok
yararlananların başında geliyor. 1996 yılında 32,4 milyar dolar kadar olan
geniş tanımlı sıcak para stoku (dar tanımlı stok 21 milyar dolar); 2013 yılında 236 milyar dolara (dar tanımlı stok
205 milyar dolar) yaklaştı.
Tablo 4: Türkiye’deki sıcak para stoku
(Milyon dolar)
· Dolayısıyla Türkiye’nin döviz borçları
hızla çoğaldı. Milli gelirin yarısını geçti.
Tablo 5: Türkiye’nin döviz
yükümlülükleri (%)
· Ancak iç piyasalarda faizler ve vade
uzatılıp kamu ve şirket borçlanmaları ucuzlatılırken, yükselen piyasa
ekonomilerinde yüksek getirinin olmasını şart koşuyorlar. Haziran 2014
itibariyle 2 yıl vadeli kamu kâğıdına en fazla faiz ödeyen ikinci ülke Türkiye.
Tablo 6: Ülkeler itibariyle faiz
· Bankalar bilançolarının yüzde 15’inden
fazlasına karşılık gelen yabancı kaynakla aktiflerini fonluyorlar. Bu oran 2002
yılında sadece yüzde 8,5 yani bugünkünün yarısı kadardı. Yani kredi dağıtırken
veya kamu kâğıdı alırken kullandıkları paranın büyük bir bölümü dışarıdan
aldıkları borç.
Tablo 7:
· Türkiye “el atına binip çalım satıyor”.
Önceki yıllarda kamu borçlanıp büyümeye kaynak aktarırken, şimdi özel sektör ve
hanehalkı borçlanıyor ve ekonomi büyüyor.
Tablo 8: Türkiye’de borçluluk (Milyar
TL)
· Ülkede borçluluk nominal olarak artığı
gibi, reel anlamda yani milli gelire oran olarak da büyüyor. 2002 yılı sonunda
milli gelirin yüzde 107 olan tablodaki borçların toplamı, geçen yılsonunda
yüzde 124’ü geçti.
Tablo 9: Türkiye’de borçluluk (GSYH ya
oran olarak)
· Ancak değişen sadece borç rakamları
değildi. Daha önemlisi tabloda yer alan borçların dağılımında önemli bir
değişim yaşandı. 2002 yılında toplam borcun yüzde 75 kadarı kamuya aitken şimdi
yüzde 67’si özel sektöre ve hanehalkına ait. Diğer bir deyimle 2001 Reformları
etkisini gösterip kamuda mali disiplin sağlanınca balon özel sektör ve
hanehalkı tarafında şişti.
Tablo 10: Türkiye’de borçluluk (Toplamın
dağılımı %)
· Aşağıdaki tabloda hanehalkının borçluluğundaki
radikal değişimi gösteriyor. 2003 yılında borçların hanehalkının varlıklarına
oranı yüzde 5’ten biraz fazla iken 2014’ün ilk aylarında yarısından fazla. Kısa
sürede, özellikle 2010 sonrasında görülen borç artışı dikkatle izlenmesi
gereken bir gelişme.
Tablo 11: Yıllar itibariyle
hanehalkının varlıkları ve borçları
· Almadan veren bir Allah olduğuna göre,
ev, araba, cep telefonu, tatil hatta gıda almak için borçlanıyorsak ne tür bir
bedel ödüyoruz? Kapitalist ekonomide bunun adı faiz ve diğer komisyonlar. Son
tablo bu fakir ülkenin yıllar itibariyle iç ve dış borç için yabancılara
ödediği faizleri, doğrudan yabancı yatırımlardan yapılan kar transferlerini ve
portföy yatırımcılarının ülkelerine götürdükleri gelirleri gösteriyor.
· 2003-13 yılları arasındaki on yılda;
o
Kamu
ve özel sektörün dış borçlanmaya ödedikleri faiz toplamı 101,2 milyar dolar,
o
Yapılan
kar transferleri 24,5 milyar dolar,
o
Yabancıların
ülkelerine transfer ettikleri portföy gelirleri 36,3 milyar dolar,
o
İç
borçlanmadan aldıkları Devlet İç Borçlanma Senetlerinden (DİBS) yabancıların
elde ettiği tahmini faiz geliri 41,5 milyar dolar,
o
Son on yılda yabancıların dışarıya transfer ettikleri kaynak toplamı
203,5 milyar dolar.
Tablo 12: Yurtdışına yapılan kaynak
transferleri (Milyar Dolar)
Şimdi gelin
cumhuriyet tarihinin en büyük vergi ve SGK affını bir kez de bu açıdan
değerlendirin:
- Devlete vergi ve prim vermeyen/veremeyenlerden oluşan esnaf ve iş adamı topluluğu,
- Dışarıdan alınan borçla kredi alıp tüketen hanehalkı,
- Yüzlerce milyar doları Amerikalı ve Japon emekliye transfer eden bir para ve sermaye piyasası,
- Bir biriyle popülizm yarışına girmiş siyasetçiler,
- Her geçen gün daha da fakirleşen seçmen.
Sonuç yerine bir can alıcı soru: Eğer yukarıdakiler doğru ise, bu
doğruları halka kim, nasıl anlatacak? Sahibi bir gün atı geri almak isterse ne
yapacağız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder