Hükümet yerel
seçimlere hazırlanırken 3. Havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü gibi mega altyapı
projelerinin bazı çevrelerce istenmediğini, hatta engellendiğini ileri sürdü. İşin
siyasi ve teknik yanı bir tarafa, ben burada finansman konusunda bazı şeyler
söyleyeceğim.
Öncellikle bilinmesi gereken şey şu; bir ekonominin
büyüme mücadelesinde, kamunun üzerine düşen ilk ve en önemli görev, altyapı
yatırımlarını yapmaktır. Altyapı bir doğal tekeldir ve kamu malıdır. İki şehir arasına
birden fazla demiryolu yapılmaz. Aynı şehre birden fazla su ve kanalizasyon
hattı döşenmez. Dolayısıyla altyapının
özelleştirilmesi, tamamen piyasa koşullarına bağlı olarak işletilmesi mümkün
değildir. Eğer özel sektörün kısmi dahli gerekiyorsa, mutlaka bağımsız bir
otorite tarafından düzenlenmesi ve denetlenmesi gerekir.
Yıllık 13 trilyon dolarlık piyasa
Gelişmiş ülkeler
daha çok eskimiş altyapılarını yenilemek için yatırım yaparken, gelişmekte
olanlar ekonomik büyüme ihtiyaçları için yeni yatırımlar yapmak durumundalar.
2030 yılına kadar yapılması planlanan altyapı
yatırımlarının dağılımı aşağıdaki grafikte yer alıyor.
Görüldüğü gibi, yatırımların çoğunluğu ulaştırma sektöründe olacak. Hava, deniz
ve demiryolu ağırlıklı bir öncelik var. Ancak
kendi içlerinde de öncelik lojistikte. Yani yolcu yerine ticarete önem verilmiş.
Ardından enerji ve su geliyor.
Kaynak:
The City UK
Para nereden bulunacak?
İş sadece
altyapıyla kalsa sorun olmaz. Ama yatırım deyince, sanayisi var, savunması var,
hizmetleri var. Kamu yapsın, önceliği buraya
versin demekle de olmuyor. Sağlık, emeklilik, eğitim, adalet gibi; artan
nüfusun, çoğalan ihtiyaçlarına yetişmek için de kaynak lazım. Gelişmiş
ülkeler son Küresel Krizin devletlere yıktığı borçlar, gelişme yolundakiler de
yapısal tasarruf yetersizlikleri nedeniyle kaynak yoksunluğu içerisindeler.
Dünyada bu kadar büyük ihtiyaca cevap verebilecek tek
para kaynağı, özel fonlar. Bireysel emeklilik, sigorta şirketleri ve diğer
kurumsal fonların toplamı 2012 yılsonu itibariyle 87 trilyon dolar. Bu paranın
hangi ülkelerde yönetildiği ikinci grafikte görülüyor.
Resim çok net.
Dünyada yönetilen paranı yarısı ABD’de. Buna İngiltere ve diğer Avrupa
ülkelerini de eklerseniz toplamı yüzde 90’ı aşıyor.
Kaynak:
The City UK
Şimdi gelelim işin özüne. Bahsi
geçen fonlar doğrudan proje finansmanı yapmıyorlar. Bankalar aracılığıyla
finansman işine giriyorlar. Bu bağlamda, ucuz ve yeterli proje finansmanı
bulabilmek için öncelikle grafikte adı
geçen ülkelerdeki kredibiliteniz yüksek olacak. Yetmez bir de kredi
derecelendirme kuruluşlarından yatırım yapılabilir ülke notu alacaksınız.
Ayrıca, sağlam ve çevre dostu projeleriniz olacak. Diğer
bir deyimle, uzun vadeli ve ucuz para istediniz proje para verenleri ikna
edecek özelliklere sahip olacak. Sizden önce onlar
gerekliliğine ve karlılığına inanacaklar ki, milyarlarca doları, emeklilerin
birikiminden alıp size versinler.
Hepsinde önemlisi bütün dünya aynı kaynaktan para
bulabilmek için yarıştığını da unutmamak lazım. Sizin diğerlerinden bir
farkınız olmazsa, ağır maliyetler ödemeden para bulmanız çok zor.
Kriz sonrası
dünyada ne kolay ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder