Seçimler
bitti. Şimdi ekonomide en çok konuşulan konu kırılganlıklar.
Bu bloğu
izleyenler hatırlayacaktır. 13 Şubat
tarihli yazımda ekonomide kırılganlık göstergelerini ele almıştım.[1]
Mali, finansal
ve dış kırılganlıkları özetle incelemiştim. Bu yazımda da Türkiye için
derlediğim verilerden hazırladığım göstergeleri özetleyeceğim.
2013
yılsonu verileri yeni yayınlandığı için bugüne kadar bekledim. Tek tek verileri
yorumlamak yerine aşağıdaki grafiği bilginize sunmayı yeğledim. Önemle belirtmemde yarar var. Eğrilerin
rakamsal büyüklüğünden çok kendi içindeki değişimlerini dikkate alarak
değerlendirme yapmak daha doğru olur. Yani birinin değerinin daha büyük
olması onun daha kırılgan olduğunu göstermiyor.
İyiler
ve kötüler
Biliyorsunuz kırılganlık ölçülürken esas
alınan şey dış kaynağa olan bağımlılık. Ekonomiye dış dünyadan bakanlar
açısından veriler derleniyor.
Şimdi en
sağlam taraftan başlıyayım. Fiskal tarafta
izlenen bütçe açığı ve kamu borçlanması gibi değişkenlerde sorun olmadığı
görülüyor. 2001-2002 Kriz sürecinde
bozuk olan göstergeler sonrasında bir sıkıntı olmadan devam ediyor.
Biraz 2010 yılında bozulmuş. Nedeni
basit. Referandum ve 2011 yılındaki genel seçimler. Umarım benzeri bir durum bu uzun seçim
döneminde yaşanmaz.
Ancak
finansal kesim ve dış dengeler olumlu değil.
Finansal sektördeki kırılganlıkların
artmasının nedeni kredi genişlemesi ve dış kaynağa olan bağımlılık. Kredi artışları öyle bir hal
almıştı ki, Merkez Bankası ve BDDK, biraz geç kalmalarına rağmen, olaya
müdahale etmeye çalıştılar.
Bireysel
kredilerin artışında önemli bir değişim var. Ama bankaların dövizle
borçlarındaki büyümede aynı hıza erişilmesi lazım. 2013 yılında, bankaların dışarıdan aldıkları borcun milli gelire oranı
tarihi rekora, yüzde 17,7 düzeyine ulaşmış.
Grafikten
de görüldüğü gibi, finansal sektördeki
kırılganlıklar 2001 ve 2007 yıllarında yükselmiş. Ardından krizler yaşanmış.
Bu nedenle eğride ciddi düşüşler görülüyor.
Benzeri
bir durum dış kırılganlıklar için de söz konusu. Cari açık, dış borçlanma gibi değişkenlerde 2009 yılından sonra gözlenen
değişimler dikkat çekiyor. 2001 Krizinden sonra görülen hızlı düzelme son
küresel krizden sonra tekrar bozulmaya başlamış.
Durum
2001 öncesine benziyor
Fazla
uzatmayayım. Dış ve finansal kırılganlık eğrilerinin 2013 yılsonu durumu, 2001
öncesine benziyor. Eğer Türkiye hızlı
bir ekonomik daralmayı ve bankacılık sektöründe dikkatli bir bilanço
küçülmesini yönetemezse işimiz kolay değil.
Sevindirici olan durum finansal sektör
oyuncularının bir bölümü olacakların farkında. Hazırlıklarını çoktan
tamamladılar.
Dikkatli bir küçülme çabası içinde olanlar süreci rahat atlatabilecekler.
Siyasetçilerde aynı duyarlılığı
gösterirler, küçülmeye razı olurlarsa sorun olmaz. Ama kamu seçimler var. Büyüme ile oy
oranı arasında sıkı ilişki olduğu yorumları siyasetçilerin kararlarını etkiliyor.
Büyüme yanlısı politikalara önem veriyorlar. Bazen böyle durumlarda siyasi kara alıcılar panikliyorlar. İşte asıl o zaman
kırılganlıklar artar ve istenmeyen sonuçlar yaşanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder