18 Nisan 2014

Genç işsizliğinde rekor kıran “başarılı”(!?) ekonomi

Ankara ve Başkent Üniversitelerinde derse girdiğimde bazen içim burkuluyor. Çoğu zaman gençliğim, kendi çocuklarım, yeğenlerim, tanıdığım, sevdiğim gençler aklıma geliyor. Hayallerini merak ediyorum. Hangilerini gerçekleştirebilecekler acaba? Gerçekleşemeyen düşler,  ulaşılamayan istekler onları çok üzecek mi?

Böyle durumlarda kendi kendime sorumluluk duymaya başlıyorum. “Bu ülke seni en iyi okullarında okuttu. Mülkiye gibi bir yurtseverlik yuvasından mezun oldun. Fakir halkın parasıyla yurtdışında lisans üstü eğitim aldın.” diyorum. Sonra soruyorum kendime; “ Borcunu ödeyebildin mi?”

Ne yazık ki çok net bir cevabım yok. Ama genellikle fazla borcum olmadığına inanıyorum.

Bu kadar endişelenmemin nedeni basit. Gençler bu ülkenin geleceği. En az sorunla, dertle, tasayla hayata başlamaları lazım. Ancak rakamlara bakıp, gençlerin ekonomik geleceğini düşünmeye başlayınca moralim tekrar bozuluyor. “Bu insanlara onları mutlu edecek, gelecek endişesi taşımayacakları bir iş bulabilecek miyiz?” endişesi taşımaya başlıyorum.

Gençler okumuyor, eğitilmiyor ve çalışmıyor


ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Küresel Genç İstihdamı Trendleri 2013 Raporunu[1] yayımlamış. Dünyada bir neslin risk altında olduğuna inanıyorlar. Son yaşanan küresel krizin yıkıcı etkilerini incelemişler.

Raporun bana en çarpıcı gelen tablosu okumayan, eğitim almayan ve çalışmayan 15-29 yaş arası gençlerin oranı (NEET Rate). Bu verileri genç işsizliği ile karıştırmamak lazım. Orada 15-24 yaş arası takip ediliyor. İş aramaktan umudunu kesenler işsiz olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla hem kapsam hem de tanım farkı var. Ancak ülke karşılaştırması yaparken ve ülke içinde sosyo-ekonomik  değerlendirmelerde en başa konuşması gereken bir veri.

Türkiye’de NEET oranı 2000 yılında, yüzde 37,8 iken 2010 yılında yüzde 36,6 olmuş. Yani her üç gençten biri ne okulda, ne mesleki eğitim alıyor ne de çalışıyor.

Diğer OECD ülkelerinde durum bizim kadar kötü değil. Her zaman olduğu gibi sosyal göstergelerde yine OECD’nin en sonuncusuyuz. Bu oran krizin en çok etkilediği İspanya’da yüzde 23,7, İtalya’da yüzde 23, Yunanistan’da yüzde 18,3. Bizden sonra gelen Meksika yüzde 24.

Patlamaya hazır bomba

Ekonomimizi anlatırken genç nüfusu potansiyel olarak anlatıyoruz. Avrupa yaşlanırken biz gençleşiyoruz diye övünüyoruz. Kısmen doğru.

Ama bu gençler eğitilemeyecekse veya çalışamayacaksa sokakta, kahvede, internet kafede boş boş oturacaklarsa o zaman potansiyel değil risk olmaya başlarlar. Hayallerini gerçekleştirmek için aileye bağımlılığını azaltamayan, her sabah annesinden harçlık isteyen 29 yaşındaki bir gencin durumunu düşününün.

Bu arada hatırlatmamda yarar var. 76 milyona çıktı diye övündüğümüz ülke nüfusunun yarısının, 38 milyonunun yaşı 29’un altında. Diğer bir deyimle öyle küçük bir topluluktan bahsetmiyoruz.

Veriler ve gözlemlerim, her şeyi bir kenara bırakıp acilen ama çok acilen bu sorunu çözemeye yönelik politikalar üretmek gerektiğini gösteriyor.

Lütfen her gün televizyonlardaki borsa, faiz, kur yorumlarına bakıp ekonominin gidişatı hakkında karar vermeyi  bırakın. Ekonominin başarısı gençlere iş ve aş bulmaktan geçer. Gerisi sadece kendimizi kandırmaktır.

Ayran ve tahtırevan hikayesidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder