Ankara
ve Başkent Üniversitelerinde derse girdiğimde bazen içim burkuluyor. Çoğu zaman
gençliğim, kendi çocuklarım, yeğenlerim, tanıdığım, sevdiğim gençler aklıma
geliyor. Hayallerini merak ediyorum. Hangilerini gerçekleştirebilecekler acaba?
Gerçekleşemeyen düşler, ulaşılamayan
istekler onları çok üzecek mi?
Böyle
durumlarda kendi kendime sorumluluk duymaya başlıyorum. “Bu ülke seni en iyi
okullarında okuttu. Mülkiye gibi bir yurtseverlik yuvasından mezun oldun. Fakir
halkın parasıyla yurtdışında lisans üstü eğitim aldın.” diyorum. Sonra soruyorum kendime; “ Borcunu
ödeyebildin mi?”
Ne yazık
ki çok net bir cevabım yok. Ama genellikle fazla borcum olmadığına inanıyorum.
Bu kadar endişelenmemin nedeni basit.
Gençler bu ülkenin geleceği. En az sorunla, dertle, tasayla hayata başlamaları
lazım. Ancak rakamlara bakıp, gençlerin ekonomik geleceğini düşünmeye
başlayınca moralim tekrar bozuluyor. “Bu insanlara onları mutlu edecek, gelecek endişesi
taşımayacakları bir iş bulabilecek miyiz?” endişesi taşımaya başlıyorum.
Gençler okumuyor, eğitilmiyor ve
çalışmıyor
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Küresel
Genç İstihdamı Trendleri 2013 Raporunu[1]
yayımlamış.
Dünyada bir neslin risk altında olduğuna inanıyorlar. Son yaşanan küresel
krizin yıkıcı etkilerini incelemişler.
Raporun bana en çarpıcı gelen tablosu
okumayan, eğitim almayan ve çalışmayan 15-29 yaş arası gençlerin oranı (NEET
Rate). Bu verileri genç işsizliği ile karıştırmamak lazım. Orada 15-24 yaş arası takip
ediliyor. İş aramaktan umudunu kesenler işsiz olarak kabul edilmiyor.
Dolayısıyla hem kapsam hem de tanım farkı var. Ancak ülke karşılaştırması
yaparken ve ülke içinde sosyo-ekonomik
değerlendirmelerde en başa konuşması gereken bir veri.
Türkiye’de NEET oranı 2000 yılında, yüzde
37,8 iken 2010 yılında yüzde 36,6 olmuş. Yani her üç gençten biri ne okulda, ne
mesleki eğitim alıyor ne de çalışıyor.
Diğer
OECD ülkelerinde durum bizim kadar kötü değil. Her zaman olduğu gibi sosyal
göstergelerde yine OECD’nin en sonuncusuyuz. Bu oran krizin en çok etkilediği
İspanya’da yüzde 23,7, İtalya’da yüzde 23, Yunanistan’da yüzde 18,3. Bizden
sonra gelen Meksika yüzde 24.
Patlamaya hazır bomba
Ekonomimizi anlatırken genç nüfusu
potansiyel olarak anlatıyoruz. Avrupa yaşlanırken biz gençleşiyoruz diye övünüyoruz. Kısmen
doğru.
Ama bu gençler eğitilemeyecekse veya
çalışamayacaksa sokakta, kahvede, internet kafede boş boş oturacaklarsa o zaman
potansiyel değil risk olmaya başlarlar. Hayallerini gerçekleştirmek için aileye
bağımlılığını azaltamayan, her sabah annesinden harçlık isteyen 29 yaşındaki
bir gencin durumunu düşününün.
Bu arada
hatırlatmamda yarar var. 76 milyona
çıktı diye övündüğümüz ülke nüfusunun yarısının, 38 milyonunun yaşı 29’un
altında. Diğer bir deyimle öyle küçük bir topluluktan bahsetmiyoruz.
Veriler
ve gözlemlerim, her şeyi bir kenara bırakıp acilen ama çok acilen bu sorunu
çözemeye yönelik politikalar üretmek gerektiğini gösteriyor.
Lütfen her gün televizyonlardaki borsa,
faiz, kur yorumlarına bakıp ekonominin gidişatı hakkında karar vermeyi bırakın. Ekonominin
başarısı gençlere iş ve aş bulmaktan geçer. Gerisi sadece kendimizi
kandırmaktır.
Ayran ve tahtırevan hikayesidir.
1) http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---dgreports/---dcomm/documents/publication/wcms_212423.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder