10 Nisan 2014

Dünyada kaçıncıyız?

Teknisyenlerin ekonomik sıralama ve karşılaştırmalar yapmaktan amacı gelişmişlik düzeyini anlamak, diğer ülkelerle farkı ölçmek ve başarılı örnekleri araştırmaktır. Başarı hikâyelerinden dersler ve örnekler çıkararak kendi ülkesine uygulamaya çalışmaktır.

Birçok siyasetçi içinde aynı şeyleri söyleyebiliriz. Ancak özellikle popülist azgelişmiş ülke politikacıları nedense genel karşılaştırmalar yapmak yerine olayın başarılı yanlarını öne çıkarmayı tercih etmekte ustalaşmışlardır.

Bunun örneklerinden birisi bizim ülkemizdekilerdir. İktidarda olanlar genellikle büyüme rakamlarını öne çıkararak halka ne kadar başarılı olduklarını anlatırlar. Muhalefet ise cari açıkla, dışarıdan alınan borçla büyümenin uzun vadeli risklerine dikkat çeker. Sosyal kalkınmanın büyümeden daha önemli olduğuna vurgu yapar.

Hatta bizdeki tartışmada iktidar 16. büyük ekonomi olduğumuzu, muhalefet ise 17. olduğumuzu tartışa gelmektedir.

Bunlar boş tartışmalar

Kalkınma ekonomik başarının en temel ölçüsüdür. Ekonominiz yüzde 1 veya 10 büyüse, buna karşılık eğitimde, kişisel haklarda veya temiz suya erişimde geride kalıyorsanız refahın paylaşımında sorunlar var demektir.

Sosyal kalkınma konularını özetleyen 132 ülkeyi kapsayan 2014 Sosyal Gelişmişlik Endeksi’nde (SGE) [1] ne yazık ki, 64. sıradayız. Büyüklük sırasıyla arada 47 fark var. Üzerinde uzun uzun durup düşünülmesi bir açıklık. Listenin başında Yeni Zelenda var. Tüm AB ülkeleri ve Malezya, Brezilya, Trinidad ve Tobago, Ekvator, Botsvana, Ermenistan, Bosna Hersek bizden önde.


SGE de sıralama yapılırken önce 2005 dolar fiyatlarıyla sabitlenmiş kişi başına gelir (13,737 $) hesaplanıyor. Orta gelir düzeyindeyiz.

Sonra temel insan ihtiyaçları dikkate alınıyor. Burada beslenme, gıda açığı, hamile ölüm oranı, ölümlü doğum oranı, çocuk ölüm oranı, bulaşıcı hastalıklardan ölüm, su ve kanalizasyon hizmetlerinin kalitesi, konutlaşma, elektriğe ulaşım, elektrik arzının kalitesi, hava kirliği, cinayet ve suç oranları siyasal terör, trafik kazalarında ölüm oranı gibi alanlarda karşılaştırmalar yapılıyor. Dünyadaki yerimiz çok kötü değil.

Mutluluk kaynaklarının ele alındığı bölümde; yetişkin okur/yazar oranı, ilkokuldan liseye okullaşma, eğitimde kız/erkek ayrımı, mobil telefon sahipliği, internet kullanımı, medya bağımsızlığı, ömür beklentisi, obezite oranı, intihar oranı, çevreye zarar veren gaz emisyonları, temiz içme suyuna erişim gibi değişkenler inceleniyor. Sıralama açısından en kötü olduğumuz yer burası.

Politik haklar, ifade özgürlüğü, örgütlenme hürriyeti, özel mülkiyetin korunması, hayat tarzını seçme hakkı, dini özgürlükler, kürtaj hakkı, yolsuzluk gibi kalemlerin yer aldığı bölümde de sıralamada çok aşağılara düşüyoruz.

Aynı şeyleri, kadına saygı, homoseksüellere gösterilen tolerans, farklı din ve mezheplere bakış, azınlıklara yapılan ayrımcılık gibi başlıkların yer aldığı bölüm için de söyleyebiliriz.
Genel endeks bunların karışımından oluşturuluyor.

Büyüme değil kalkınma önemlidir

İnsan doğduktan sonra tek amaca yönelir: Mutlu olmak, daha iyi yaşamak. Refahtan daha çok pay alabilmek için okur, çalışır, bazı zevklerinden fedakârlık yapar. Geleceğinden emin olmak ister.
Bunlara sosyal gelişmişliğin ileri düzeylerinde olan yerlerde daha iyi ulaşır. Bu nedenle gerek ülke içinde köyden kente gerek ölümü göze alarak zengin ülkelere göç eder.

Evet büyüme olmadan kalkınma olmaz. Ancak metro ulaşımı olmayan şehirde bir yılda 100 tane ithal yeni Lamborgini olsa ekonomi büyür. Ama toplumun geniş kesimi işe giderken eziyet çekmeye devam eder.

Dolayısıyla dünyadaki yerimizi iyi bilelim. İstismarcı siyasetçilere inanıp kendimizi kandırmayalım. Kananlara da bu gerçeği sabırla anlatalım.

2 yorum:

  1. Geniş kesimlere ulaşması için çaba harcanıyordur umarım. Özellikle gençler bu tür yazılara uzak kalmaktalar. Daha önemlisi,"adil paylaşım" gereksinimi en yüksek olan çalışan kesimler ve örgütleri böylesine çimdikleyici ve uyandırıcı yazıları okuyabiliyor olsalar ne çok şey değişirdi belki de... Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Haklısınız. Sanki tüm okuyucuların borsada hissesi, bankada dövizi varmış gibi medyada sadece faiz, kur, hisse konuşuluyor. Onlara bakıp ekonominin gidişi hakkında fikir yürüyüyoruz.

    YanıtlaSil