20 Nisan 2014

Bu döviz nereden geliyor?

Hocaların hocası Prof. Dr. Korkut Boratav Mülkiye’de yaptığı bir konuşmada ödemeler dengesi rakamlarına biraz daha yakından bakmak gerektiğini belirtti. Net hata ve noksan kaleminde özellikle son beş yılda yaşanan gelişmeler konusunda, “Acaba arkasında kara para aklama olabilir mi?” şüphesini dile getirdi.

Aynı tür düşünce ben dahil birçok insanda var.

O zaman Türkiye’de sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı 1989 yılından buyana net hata ve noksan kalemindeki gelişmelere kısaca bakalım.

Döviz bilançosu hatalarla dolu


Önce kısa bir hatırlatma yapayım. Ödemeler dengesi ekonomiye belirli bir dönemde gelen ve ülkeden çıkan döviz hareketleri bilançosudur. Bu bilanço için muhasebe kayıtları tutulur. İhracat, turizm, kredi, yabancının hisse alışı giriş; ithalat, faiz ödemesi,  yabancının DİBS satışı çıkış kaydedilir.

Net hata ve noksan banka kayıtlarına girmiş ancak hangi kaleme kaydedileceğine karar verilememiş olan dövizlerdir. Yani kayıtsız bir para değildir. Para bankaya gelmiş, kasada sayılmış ve kaydedilmiştir. Sadece ihracat mı yoksa mevduat mı ona karar verilememiştir.

İşin püf noktası da burasıdır. Kayıtları yapan bankalar Merkez Bankası’na bildirim yaparken küçük bir miktar raporluyorlarsa anlayışla karşılanabilir. Ancak rakamlara bakınca iş pek öyle küçük görünmüyor. Kayıtlardaki eksik ve hatalar gittikçe çoğalıyor.

Son beş yıla dikkat

Aşağıdaki grafikten de görüldüğü gibi; net hata ve noksan kalemi,1989 – 2002 arasındaki on üç yılda artılarıyla, eksileriyle toplam miktar – 400 milyon dolar kadar. Buna karşılık 2003-2013 arasındaki on yıllık dönemdeki toplam 47 milyar dolar civarında.

Daha da önemlisi son beş yıl, 2008-2013 arasındaki toplam: 38 milyar dolar. Hiç küçümsenecek bir miktar değil.

Böylesi hızlı değişimi kesin olarak tahlil edebilmek için tüm banka kayıtlarının en küçük detayına kadar masaya dökülmesi lazım. Hangi ülkeden para gelmiş, nereye gitmiş bakmak gerek.

Yayımlanan özet verilere bakınca bu yıllardaki artışın birkaç nedeni olabilir.

Birincisi aynı dönem 2008 Küresel Krizinin yaşandığı yıllar. Çok yazdık, söyledik; dünya dövize boğulmuş durumda. FED, AMB ve BoJ piyasaları dövize boğdular. Bizde nasibimizi aldık. Ülkeye döviz girişi çok hızlı arttı.

İkinci neden İran’a 25 yıldır uygulanan ambargonun BM kararlarıyla gittikçe sıkılaştırıldığı yıllar olması. ABD’den sonra AB’nin de nükleer silah konusunda katı kurallara daha istekli destek verdiği yıllar. Diğer bir deyimle İran’ın biraz daha sıkışmaya başladığı seneler.

Belki bir üçüncü neden de Türk ihracatçılarının, başta Afrika olmak üzere, genellikle uluslararası standartlarda bankacılık işlemlerinin çok az olduğu pazarlarla ticari bağlarını çok hızlı bir şekilde çoğaltmaları. Dolayısıyla oralara giden ve oralardan gelen paranın bir bölümünün ne tür kaydedileceğinin tam olarak belirlenememesi.

Belki de hepsi doğru. Çünkü 2009 yılındaki 9 milyar dolarlık ve 2011 yılındaki 13 milyar dolarlık net hata ve noksan kalemleri için özel bir açıklama mutlaka olmalı. Bu yıllardaki döviz hareketleri, mutlaka ama mutlaka yeniden uzmanlarca incelenmeli.

Aksi halde yabancı kuruluşların son aylarda çoğalmaya başlayan raporlarındaki ithamlar Türkiye’yi sıkıntıya sokabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder