Önceki yazımda, enflasyon ve
dolardaki yükselişe değinerek, ekonominin üçüncü makro değişkeni faizlerdeki belirsizliğin
arttığını belirtmiştim.
Faiz kapitalist ekonominin
önemli bir değişkeni. Nereden bakarsanız bakın son yıllarda halkın çok geniş
bir kesimini doğrudan ilgilendiriyor. Çok borçlu olduğumuz için, faiz deyince çoğumuzun
aklına öncelikle kredi faizleri geliyor. Birikimi olanlar mevduat faizlerini
izliyorlar.
Sokaktaki insan için çok
bilinmeyen bir faiz daha var. T.C. Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizine
bağlı olan ve diğer faizler üzerinde
belirleyici etkisi olan Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (TCMB AOFM).
Bilindiği gibi TCMB politika
faizini bir bant içinde belirliyor. Alt ve üst bant (%7,25-8,5) arasında
hareket ederek piyasaya para veriyor veya çekiyor.
Bu kaynak bankalar için hayati
öneme sahip. Tamam mevduat topluyorlar, diğer bankalardan borç alıyorlar, öz
kaynaklarını kullanıyorlar. Ama yetmeyince TCMB’den kaynak sağlıyorlar. Toplanan
bu fonlarla, genel olarak, kredi verip, devlet iç borçlanma senedi (DİBS) satın
alıyorlar.
Belirtmemde yarar var. Özelikle sıkıntılı zamanlarda, bankalar
için TCMB fonları belirleyicidir. Çünkü bir banka çeşitli kaynaklardan fon
sağlar kredi dağıtıp, DBS alırken en temel varsayımı başı sıkıştığında TCMB’ye
gidip oradan borç alabileceğini varsayar (Son
para verme mercii). Dolayısıyla bankalar, borç verme faizlerini
(maliyetlerini) hesaplarken TCMB fonlama maliyeti önemli bir göstergedir.
Bahsedilen kaynağın büyüklüğü
hakkında bir fikir vermesi için rakamlara göz atalım. TCMB, bankalara; 2 Ocak 2015 tarihinde 42,5 milyar lira; 4 Ocak 2016
tarihinde 94,1 milyar lira; 24 Aralık 2016 tarihinde 125,9 milyar lira ve en
son olarak, 3 Ocak 2017 tarihinde 86,8
milyar lira fon sağlamış. Az para değil. Dahası fonlama miktarı, 2 yılda
iki kat artmış.
Aynı dönemde TCMB AOFM, yüzde
8,5’lar düzeyinden bir ara yüzde 9’lara çıkmış. 15 Temmuz sonrasında, TCMB
bankalara kolaylık sağlamak için doğru bir adım atmış, AOFM’ni yüzde 8’lerin
altına indirmiş. Son günlerde, yükseltilen faizlere bağlı olarak, yüzde 8,3
civarlarında seyrediyor.
Buraya kadar her şey normal.
Ancak aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, piyasalardaki önemli
göstergelerden biri olan Hazine gösterge tahvil faizlerini ekleyince bir şey
göze çarpıyor. Hazinenin borçlanmak için
ödediği faiz ile TCMB AOFM arasındaki fark (spred) açılıyor. Ekonomik konjonktüre
bağlı olarak, arada belli bir farkın olması normaldir.
Dikkat çeken husus, Ekim 2016
sonrasında farkın açılmaya başlaması. Bu
tarih Moody’s in Türkiye’nin uluslararası kredi derecelendirme notunu düşürdüğü
tarih. Aynı dönemde kurlar da yukarı doğru hareketlendi. Anlaşılan o ki TCMB
hem ekonomideki faiz düzeyini yükseltmemek hem de Hazine’nin borçlanmasına
biraz olsun yardımcı olabilmek için faiz bandını çok değiştirmemiş. Böylelikle AOFM’ni çok yukarı çekmemiş.
Bununla beraber, ortam pek
Banka’nın istediği yönde değil. Piyasadaki risk beklentileri TCMB’ye çok
uymuyor. Dolayısıyla piyasa faizlerinin yönü yukarı doğru. Gösterge DİBS faizi yüzde 11’i geçerken, yüzde 8,3 civarındaki TCMB
AOFM ile arasındaki fark açılıyor. Aradaki fark yüzde 30’lar düzeyinde. Eğer
bir banka, bugünlerde tüm DİBS portföyünü TCMB’den fonlayarak alabilse, güzel
getiri elde edebilir.
Kısacası, bir yandan kurlar
diğer yandan enflasyon ve piyasadaki faizler Merkez Bankası için hayatı
zorlaştırıyor.
Son söz: Zorluklardan korkup
kaçan, eninde sonunda onun içine düşer. (Gasson)
Kaynak: TCMB
Bankalar icin cok onemli bir kaynak hocam muthis bir gelir kapisi bence. uyguluyorlar mi bilmiyorum ama bildiginiz gibi carry trade diye birsey var. MB negatif reel faizle bankalara boyle bir imkan veriyor. Alacaklari tl yi dolara cevirip hem pozitif reel faiz hemde dolarin deger kazanmasindan dolayi iyi bir gelir elde edebilirler. Belkide dolar bu yuzden deger kazaniyordur. Bir kisir dongu olusmus durumda. MB faizi en az 500 baz puan yukseltmeden bu dongu kolay kolay degismez.
YanıtlaSil