Son günlerdeki ekonomik
gelişmeleri, bir grup yorumcu daha çok dışarıdan gelen ve siyasi yönü ağır
basan içerikle açıklıyor. Diğerleri, siyasete pek bulaşmamaya çalışarak, daha
çok iç ve dış ekonomik veriler üzerinden yorum yapmaya çalışıyor.
Kimin haklı olduğunu zaman
gösterecek.
Ben sorunun sadece Türkiye’de olmadığına inananlardanım. Yani dünya
çok karışık. Böylesine karışık bir ortamda, bir yandan yüksek dış finansman ihtiyacı
diğer yanda yüksek işsizlik ve enflasyon yaşanırken kur ile faizin sabit
kalması beklenemez. Diğer bir deyimle, dert bugüne mahsus değil, geçmişte
yapılan hataların bedelini ödüyoruz. Ekonomi
ithalatıyla, sıcak parasıyla dışa bağımlı hale getirilirken nedense hiç
bugünlerin yaşanacağı düşünülmedi.
Ama konumuz içerisi değil,
dünya.
Çok uzatmamak için yabancıların
raporlarından alıntılar yaparak örnekler vereceğim.
En dikkat çeken değerlendirme
İsviçre’nin dünya devlerinden Credit Suisse
ait. Onlara göre, Donald Trump’ın seçimi, dünyada Berlin Duvarı’nın yıkılması,
11 Eylül olayı ve küresel finansal kriz benzeri etkiler yaratacak. Bu konuda
haklı olabilirler. Çünkü Trump, seçim kampanyası sırasında, II. Dünya Savaşı
sonrasında Yalta’da kurulan düzenin değişmesi gerektiği söylemiş. Anladığım
kadarıyla; BM, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası yapılanmaların
geleceğini tartışmaya açacak.
Düzeni yıkmak kolaydır. Ancak yenisini
kurmak, öyle sözle olmaz. Mutlak bir güç gösterisi gerektirir. Ama nasıl? Kavga iktisadi mi yoksa askeri temelli mi
olacak? Yoksa her ikisi birden mi? Buna cevap veremeyen piyasalar dünyadaki
siyasi risklerin arttığını düşünüyorlar.
Bu bağlamda ilginç çalışmalardan
birisi, Amerika’nın etkin dış politika dergilerinden Foreign Policy’ye ait. Ocak 2017 tarihli bir makalede, bu yıl
dünyada yakından izlenmesi gereken 10 anlaşmazlık listelenmiş. 1) Irak ve
Suriye 2)Türkiye, 3)Yemen,
4)Afrika’da Çad gölü çevresi, 5) Kongo Demokratik Cumhuriyeti, 6) Güney Sudan,
7) Afganistan, 8) Myanmar, 9) Ukrayna, 10) Meksika.
Başka bir örnekte, Fortune dergisinde, “2017 yılında
Dünyanın Karşılaşacağı En Büyük 10 Risk” başlıklı makalede yer aldı. Riskler
şunlar: 1) Donald Trump ve onun “Bağımsız Amerika’sı 2) Çin’in aşırı tepki
göstermesi, 3) Almanya’da Angela Merkel’in güç kaybetmesi, 4) Reformlara son verilmesi,
5) Ortadoğu’da teknoloji kullanımının politik istikrasızlık yaratma olasılığı,
6) Merkez bankalarının gittikçe politikleşmesi, 7) Beyaz Saray’ın Silikon
Vadisi’ne karşı duruşu, 8) Türkiye,
9) Kuzey Kore, 10) Güney Afrika.
Devamla başka bir uluslararası
yatırım bankası örneğine bakalım. Deutche
Bank’ın “Trump’ın İlk 100 Günü” adlı çalışmasında, dünyada izlenmesi
gereken 10 risk şöyle sıralanmış: 1) Güvercin FED piyasanın gerisinde
kalabilir, 2) ABD stagflasyona girebilir, 3) FED veya dolar finansal şartların
sıkılaşmasını tetikleyebilir, 4)ABD-Çin ticaret tartışması kötüye gidebilir, 5)
Doların yayılma etkisi (EM, Çin, petrol, ihracat), 6) Avrupa’daki politik
gelişmeler (Brexit, seçimler, göçmek krizi), 7) Cumhuriyetçilerin kapsamlı
vergi reformunu başaramamaları, 8) Petrol arzının artması, 9) Emtia ihracatçısı
ülkelerde büyümenin gecikmesi, 10) Jeo politik risklerdeki artış (siber
güvenlik, terörizm, aciz devletler).
Böylesi listeleri uzatmak
mümkün. Son olarak, turizm gelirlerinin önemine binaen, Türkiye’nin adının geçtiği,
The Active Times adlı seyahat
sitesinde “Dünyadaki en tehlikeli turizm merkezleri” listesine değinmekte yarar
var. Kenya’dan Kolombiya’ya, Mısır’dan K. Kore’ye 16 ülkenin yer aldığı listede
ülkemizin de yer almasının ne kadar doğru olduğu ciddi olarak tartışılır. Ama haksızlık ta yapılsa, orada da ismimiz bulunuyor.
Kısacası, dünya bunca
belirsizlikle boğuşurken içerde doların, Euro’nun rekor kırmasının nedeni, iktisadi
ve siyasi bağışıklık sisteminin hazırlıklı olmamasından kaynaklanıyor. Dahası, hastaya yanlış teşhis konulunca tedavisi de
yanlış yapılacak ve hastanın ağırlaşmasının önüne geçilemeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder