Beklenen oldu. FITCH yine
fitchliğini yaptı. Açıklanan nedenlerin çoğu jeopolitik ve siyasi gelişmeler.
Önceki yazılarımda defalarca değindim. Yönetim ve kurumlar, kredi derecelendirmede
önceliklidir.
Bu yazımda, yatırım
yapılabilir ülke statüsünü tamamen kaybeden Türkiye’nin kamu borç stokundaki
durumunu, tablolarla özetlemeye çalışacağım.
Borç konusu önemli.
Çünkü artık devlet veya özel sektör, kim olursa olsun, dışarıdan daha pahalı borçlanabilecek.
Maliyetler artacak. Artan maliyetler, her zaman olduğu gibi, dar sabit
gelirlilerin üzerine binecek.
Gelelim kamu borç
stokunun resmine.
2016 yılsonu itibariyle
kamu borç stokunun durumu önemli değişimler gösteriyor.
Önce kamu borç stokunun artışında görülen
rekorla başlayayım. 2001 Krizinden sonraki en büyük artış geçen yıl
görülmüş. Grafik 1’den de görüldüğü gibi, 82 milyar liralık artış, 2009
Krizinde görülen 61 milyar liralık değişimden de büyük.
Grafik1: Kamu borç stokundaki
yıllık değişim.
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarım
Artışın nedene
bakalım.
Grafik 2: Artışın TL,
döviz ayrımı
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarım
Stok artışının nedeni bütçe açığı olabilir mi?
Bilindiği gibi, Hazine’nin görevi açık veren bütçenin finansmanını sağlamak. Dolayısıyla,
teorik olarak bütçe açığı kadar yeni borçlanma yapılmalı, yani stok değişimi
bütçe açığına yakın olmalıdır.
Ancak gelişmeler pek böylesi bir durumu yansıtmıyor.
Tablo 1, 1999-2016 arasındaki her yıl için, bütçe açığı miktarı ile kamu borç
stokundaki farkı gösteriyor. Resim çok net değil mi? Rekor artış 2001 Krizinde
yaşanmış. O dönemdeki artışın nedeni belli. Her krizde olduğu gibi o krizin
çözümünde de kamu yükü üstlenmiş. Bütçe dışında biriken görev zararı gibi
yükler Hazineye yazılmış.
Peki geçen yıl kriz mi vardı da bütçe açığı ile stok artışı
arasındaki fark bu kadar açıldı? Yine geldik kur
hikayesine. Aynı döviz borcu olan şirketler gibi, Hazine’de, rekor artışlar
gösteren kurdan olumsuz etkilenmiş.
Tablo 1: Bütçe açığı
ile kamu borç stoku artışı arasındaki fark.
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve Muhasebat Gen. Müd. lüğü ile kendi hesaplarım
Artışın nedenini daha
iyi anlayabilmek için, bir de kamu borçlanma enstrümanlarının çeşitlerine
bakalım.
Önce kısa bir teknik açıklama
yapayım. Sabit faizli enstrüman demek, vadesi ne kadar uzun olursa olsun, yıllık
faiz oranının aynı olduğu anlamına gelir. Böyle kamu borçlanma enstrümanları
hem TL hem de döviz olarak ihraç edilir. Ancak Grafik 3’te ben sabit olarak sadece TL kağıtları aldım. Çünkü
dövizli kamu borç senetlerinin (Euro Bond) çoğu sabit faizli olmakla beraber, kurlar
değiştikçe, aynen geçen yıl olduğu gibi, Hazine’ye gelen de değişir. Bu nedenle
faizi sabit olsa da dövizli borç değişken olarak kabul edilmelidir. Çünkü Hazine
Türkiye’nin kasasıdır ve gelirleri TL’dır.
Bu bağlamda Grafik 3
çok net bir resim veriyor. Stoku yüzde 63’ü dövizdeki ve faizdeki değişime
duyarlı. Bunlardaki değişim, bir süre sonra stok üzerinde etkisini gösteriyor.
Grafik 3: Kamu borç
stokunun enstrüman yapısı
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve kendi hesaplarım
Son bir gözlemimi
paylaşmadan yazıyı bitirmeyeyim. Tamam stok artışı fazla. Ancak nominal milli
gelir rakamları da eski seriye göre yüzde 20 kadar büyüdüğü için, stok reel
olarak (borç/milli gelir oranı) artmadı. Dolayısıyla, devletten yardım bekleyen
reel ekonomi aktörleri ve ekonominin büyümesini isteyenler, rekor nominal stok artışını
görmemezlikten geleceklerdir.
Zaten, referandum
ortamında karar alıcıların gözü de bu tür detaylara(!) pek takılmayacaktır.
Son söz: Kendi ayıbını gören kişiye ne mutlu. (Mevlâna)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder