10 Mart 2016

Misketleri yeniden dağıtmak

Bugün, kadim dostum Faik Öztrak’ın TBMM’de 2016 Yılı Bütçesi görüşmelerinin kapanışında yaptığı konuşmadan alıntılar yaparak yazımı sürdüreceğim.

Çünkü, oldukça önemli konulara değinen ve son yıllarda Meclis’te dinlediğim içeriği en doyurucu konuşmalardan birisiydi. Toplumsal ayrışmadan, dış siyasetteki çöküşe; kurumsal dağınıklıktan, ekonomik kırılganlıklara kadar birçok konu kapsamlı bir şekilde ele alınmıştı.

Önce küçük bir hatırlatma yapayım. Bizim nesil, çocukken sokakta oynama şansını elde etmişti. Hatırlayın kazanan arkadaşınız ise oyun devam etsin diye misketler yeniden dağıtılırdı. Bu sayede akşam babamız eve gelene kadar oyun oynamaya devam edebilirdik.

Konuşmada, ekonomide yaşanan en önemli soruna, misket örneği verilerek değiniliyor. “Servet ve gelir dağılımındaki adaletsizlik bugün büyümenin önünde büyük bir engel. Arkadaşlar hatırlayın lütfen. Çocukluğumuzda misket oynarken misketler tek elde toplandığında oyun biterdi. Yeni bir oyun için misketlerin yeniden dağıtılması gerekirdi.

Milli servet de tek elde toplanınca büyüme yavaşlar, oyunun sonu gelir. Oyunun sürmesi için yeniden paylaşım gerekir... Buradan çıkış için Türkiye’nin Yeni Bir Siyaset anlayışına; Yeni Bir Büyüme ve Bölüşüm Modeline ihtiyacı var.”

Servet dünyada ve Türkiye’de küçük bir azınlığın elinde toplandıkça, büyük çoğunluk asgari ücretle, borçla yaşamak zorunda kalıyor. Harcanabilir gelir azalıyor, talep yaratılamıyor, ekonomi büyümüyor.

Çözüm Sayın Öztrak’ın değindiği gibi, “milli servetin daha adil ve dengeli dağılımını sağlayacak yeni bir paylaşım modelini” uygulamaktan geçiyor.

Neymiş bu modelin ana hatları derseniz.

  • ·  Yeni paylaşım modelinde gelirin oluşma aşamasına gelmeden önce adaleti sağlayacak tedbirler alınmalı
  • ·  Gelirin oluşmasından sonra ortaya çıkan adaletsizlikleri törpüleyecek önlemler uygulanmalı,
  •   Etnik, mezhep, siyasi fikir ayrımı yapmadan, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına fırsat eşitliğini sunacak koşullar ve hak tabanlı sosyal destekler uygulanmalı,
  •      Ülkede örgütlü çalışma yaşamını güçlendirecek önlemler hayata geçirilmeli,
  • ·  Servet vergisi, rant vergisi dahil olmak üzere çok kazananın daha çok vergi ödeyeceği bir vergi reformu, yeni yapının olmazsa olmalarından,
  • ·      Ama her şeyin başı, “Kamu eliyle zengin yaratma dönemine son verelim.”


Bu topraklardaki ekonomi politik tarihinin özeti, özü, can alıcı noktası burasıdır. Bana göre, yeni refah paylaşım modelini konuşacaksak, ele almamız gereken temel anlayış budur. Bu topraklarda bir daha “devletin malı deniz yemeyen domuz” atasözünü kullanılması fiilen engellenmedikçe, ne kadar reform yapsanız boş.

Para kazanmanın yolu kamudan geçtiği sürece, demokrasi olmaz, olamaz. Siyasetçi ve onun sözünden çıkmayan parti bürokratı, kural dışına çıkarak kamu gücünü kullanmaya başlarsa demokrasiyi çok ararız.

Bırakın sıradan iş arayan insanı, gazeteciyi, servetleri dünya sıralamasına giren iş adamları bile siyasetçilerin karşısında birer kâğıttan kaplan durumuna düşer ve doğruları söyleyemezler.

Bunun nedeni basittir.

İhaleyi yandaşa veren, vergi uzlaşmalarında kimi isterse onu affeden, maden ruhsatını tanıdıklarına peşkeş çeken bir sistem düşünün. Bunu uygulamak, kanunların, kuralların dışına çıkmak her babayiğidin harcı değildir. Dolayısıyla, önce size itaat edecekleri devlette işe almakla başlarsınız. Sonra tam olarak uyum sağlamayanı üst makamlara getirmezsiniz. Müsteşar,  bunun rengi ne diye sorduğunuzda, ak kağıda siz istediniz diye kara demezse,  işler karışabilir.

Dolayısıyla, kamu eliyle zengin yaratma sürecinde liyakate dayalı atama sistemleri olmaz. Kurallar herkese eşit olarak uygulanmaz. Pasta küçük olduğu için mecburi ayrımcılık başlar. Demokrasi fiilen biter. Ve sistem bir süre sonra çöker.


Umarım çok geç kalmamışızdır, hala daha dağıtabilecek misket kalmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder