Bugün,
kadim dostum Faik Öztrak’ın TBMM’de
2016 Yılı Bütçesi görüşmelerinin kapanışında yaptığı konuşmadan alıntılar
yaparak yazımı sürdüreceğim.
Çünkü,
oldukça önemli konulara değinen ve son yıllarda Meclis’te dinlediğim içeriği en
doyurucu konuşmalardan birisiydi. Toplumsal ayrışmadan, dış siyasetteki çöküşe;
kurumsal dağınıklıktan, ekonomik kırılganlıklara kadar birçok konu kapsamlı bir
şekilde ele alınmıştı.
Önce küçük bir hatırlatma yapayım. Bizim nesil, çocukken
sokakta oynama şansını elde etmişti. Hatırlayın kazanan arkadaşınız ise oyun
devam etsin diye misketler yeniden dağıtılırdı. Bu sayede akşam babamız eve
gelene kadar oyun oynamaya devam edebilirdik.
Konuşmada, ekonomide yaşanan
en önemli soruna, misket örneği verilerek değiniliyor. “Servet ve gelir dağılımındaki adaletsizlik bugün
büyümenin önünde büyük bir engel. Arkadaşlar hatırlayın lütfen. Çocukluğumuzda
misket oynarken misketler tek elde toplandığında oyun biterdi. Yeni bir oyun
için misketlerin yeniden dağıtılması gerekirdi.
Milli servet
de tek elde toplanınca büyüme yavaşlar, oyunun sonu gelir. Oyunun sürmesi için
yeniden paylaşım gerekir... Buradan çıkış için Türkiye’nin Yeni Bir Siyaset
anlayışına; Yeni Bir Büyüme ve Bölüşüm Modeline ihtiyacı var.”
Servet dünyada ve Türkiye’de küçük bir azınlığın
elinde toplandıkça, büyük çoğunluk asgari ücretle, borçla yaşamak zorunda
kalıyor. Harcanabilir gelir azalıyor, talep yaratılamıyor, ekonomi büyümüyor.
Çözüm Sayın
Öztrak’ın değindiği gibi, “milli
servetin daha adil ve dengeli dağılımını sağlayacak yeni bir paylaşım modelini”
uygulamaktan geçiyor.
Neymiş bu modelin ana hatları derseniz.
- · Yeni paylaşım modelinde gelirin oluşma aşamasına gelmeden önce adaleti sağlayacak tedbirler alınmalı
- · Gelirin oluşmasından sonra ortaya çıkan adaletsizlikleri törpüleyecek önlemler uygulanmalı,
- Etnik, mezhep, siyasi fikir ayrımı yapmadan, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına fırsat eşitliğini sunacak koşullar ve hak tabanlı sosyal destekler uygulanmalı,
- Ülkede örgütlü çalışma yaşamını güçlendirecek önlemler hayata geçirilmeli,
- · Servet vergisi, rant vergisi dahil olmak üzere çok kazananın daha çok vergi ödeyeceği bir vergi reformu, yeni yapının olmazsa olmalarından,
- · Ama her şeyin başı, “Kamu eliyle zengin yaratma dönemine son verelim.”
Bu topraklardaki ekonomi politik tarihinin özeti, özü,
can alıcı noktası burasıdır. Bana göre, yeni refah paylaşım modelini
konuşacaksak, ele almamız gereken temel anlayış budur. Bu topraklarda bir daha “devletin malı deniz yemeyen domuz”
atasözünü kullanılması fiilen engellenmedikçe, ne kadar reform yapsanız boş.
Para kazanmanın yolu kamudan geçtiği sürece, demokrasi
olmaz, olamaz. Siyasetçi ve onun
sözünden çıkmayan parti bürokratı, kural dışına çıkarak kamu gücünü kullanmaya
başlarsa demokrasiyi çok ararız.
Bırakın sıradan iş arayan insanı, gazeteciyi, servetleri
dünya sıralamasına giren iş adamları bile siyasetçilerin karşısında birer kâğıttan
kaplan durumuna düşer ve doğruları söyleyemezler.
Bunun nedeni basittir.
İhaleyi yandaşa veren, vergi uzlaşmalarında kimi
isterse onu affeden, maden ruhsatını tanıdıklarına peşkeş çeken bir sistem
düşünün. Bunu uygulamak, kanunların, kuralların dışına çıkmak her babayiğidin
harcı değildir. Dolayısıyla, önce size itaat edecekleri devlette işe almakla
başlarsınız. Sonra tam olarak uyum sağlamayanı üst makamlara getirmezsiniz.
Müsteşar, bunun rengi ne diye
sorduğunuzda, ak kağıda siz istediniz diye kara demezse, işler karışabilir.
Dolayısıyla, kamu
eliyle zengin yaratma sürecinde liyakate dayalı atama sistemleri olmaz. Kurallar
herkese eşit olarak uygulanmaz. Pasta küçük olduğu için mecburi ayrımcılık
başlar. Demokrasi fiilen biter. Ve sistem bir süre sonra çöker.
Umarım çok geç kalmamışızdır, hala daha dağıtabilecek
misket kalmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder