2008 Küresel Krizinden sonra daha da hızlanan finansallaşma,
dünya ekonomilerinin en önemli sorunlarından birisi haline geldi. Özellikle
sanayileşmiş ülkeler başta olmak üzere, artık üretim/sanayileşme ekonomik
aktivitedeki önemini kaybetmeye başladı.
Finansallaşma ne demek?
Bir ekonomide karlar
daha çok finansal faaliyetlerden elde ediliyor, mal ve hizmet ticareti ile
üretiminden elde edilen karlar azalıyorsa, orada finansallaşma var demektir.
Bazı ekonomistler, sayısal bir gösterge kullanarak finansallaşmayı; toplam
kredi hacminin, milli gelirin yüzde 80’nini geçmesi olarak tanımlıyorlar.
Neden önemli?
Bir ekonomik aktivite
ya “yaratıcı” ya da “dağıtımsal” olabilir. “Yaratıcı” faaliyetler üretimi
temsil eder. Kısacası sanayileşme de denebilir. Yani ekonominin can
damarıdır. “Dağıtımsal” faaliyetler ise,
birinin parasını alıp ötekine kredi vermek gibi çok sofistike olmayan, “paradan
para kazanma” gibi üretici/yaratıcı yanı da çok gelişmemiş olan bir faaliyet
türüdür.
Dolayısıyla bir ekonomide “yaratıcılık/sanayileşme/üretim”
azalıyor, bunun yerine “dağıtımsal” faaliyetler çoğalıyorsa sorunlar da
beraberinde geliyor demektir.
Yalnız buradan finansallaşma kategorik olarak kötüdür sonucu
çıkmamalı. Sağlıklı işleyen, ucuz
fonlama bulabilen ve bu fonları üretken projelere, yatırımlara kredi olarak
veren bir finansal sektör ekonominin kalbidir. Burada sorun olabilecek şey,
sağlıksız büyüyen kalbin vücudun dolaşım sisteminde yarattığı etki gibi, kredi
vermek yerine başka tür sağlam dayanağı olmayan türev ürünler üzerinden
sınırsız risk alan sektördür. Böylelikle aşırı büyüyen finansal sektör,
ekonomiye can vermek yerine sorun olmaktadır.
Tarihin çeşitli dönemlerinde aşırı finansallaşan
ekonomilerin sonu kriz olmuştur. 14. YY ‘da İspanya, 18. YY ‘da Hollanda ve 19.
YY ’ın sonları ile 20 YY ’ın başlarında İngiltere’de yaşanan ekonomik sorunlar
buna örnektir.
Türkiye ekonomisi henüz bu derece sorunlu aşamaya gelmiş
sayılmaz.
Buna karşılık, son yıllarda hanehalkı ve şirketler
kesiminin, çok hızlı borçlanmasına dikkat etmek gerekir.
Hane halklarının borçlanması aslında bir dünya sorunu. Bir
rakam vereyim. Dünyada 2007 yılından bu
yana hane halklarının borçlarının 7,7 trilyon dolar çoğalarak, 44 trilyon
dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Artış miktarının çok büyük bölümü, 6,2 trilyon
doları bizim gibi yükselen piyasa ekonomilerindeki hane halklarına ait.
Diğer bir deyimle, ülkesinde
ücret/maaş artıramayan gelişme yolundaki ekonomilere dışarıdan borç veriliyor.
Değer kazanan yerli parayla ithalat özendiriliyor. Finansal sektörden
ucuz/kolay kredi alabilen insanlar da konut, ithal otomobil/cep telefonu satın
alarak zenginleştiklerini sanıyorlar.
Eğer kredi geri ödeme
sorunu çıkmazsa, finansallaşan ekonomide yaşayanlar ithalata/cari açığa dayalı
büyüyerek kendini mutlu hissediyorlar. Aynen uyuşturucu bağımlısı örneğinde
olduğu gibi. Ama geri ödemeler sıkıntı yaratırsa, toplar damar sistemi bozulan
büyümüş kalbin vücutta yaratığı sorunlar gibi, finansal sektörde ekonomiye yük
olmaya başlıyor.
Bu bağlamda acil önlem alarak, çok geç kalmadan, ekonominin
yönünü yaratıcılığa/sanayileşmeye/üretime döndürmenin tam zamanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder