29 Kasım 2015

Baskın referanduma giderken ekonomi

Genel seçimler bitti. Ama siyaset hala çok canlı. Dikkat etmişsinizdir, en aktif siyasetçi Cumhurbaşkanı R. Tayip Erdoğan.

Siyasetin bu kadar canlı olmasının nedeni AKP hükümet programında açıklandı. Gündem Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi. Parlamenter sistemin sonu hazırlanıyor.

Daha art arda gelen iki genel seçimin etkilerini hazmedememişken, her fırsatta tam bir milliyetçi ve popülist söylemle hızla yeni bir seçime doğru gidiyoruz.

Ben işin Anayasal ve siyasi yanlarının, gidilmek istenen yolun tehlikelerinin üzerinde çok durmayacağım. Kısaca değineyim. Din, milliyetçilik ve ekonomik popülizmin bu kadar pervasızca kullanılabildiği bir sosyo-politik yapıda, kuvvetler ayrılığının sağlam mekanizmalarını kurmak çok zordur. Bu nedenle, başkanlık sistemi yerine parlamenter rejimin kuvvetlendirilmesi daha akılcı bir yoldur.

İktidar gündeme aldığına göre er ya da geç konu gündeme gelecek.

Aşağıdaki grafikte referandum olasılıklarını düzenledim. Oranlar benim görüşlerim. Sizler mutlaka farklı rakamlar dile getireceksiniz.


Ama görünen o ki; 2016 Bütçesi görüşmelerinin hızlandırılmak istenmesi ve siyasi gezilerin artması, gelecek baharda baskın bir referanduma işaret ediyor. Bana göre olasılık yüzde 45.

Baskın olsun olmasın, önceliği Anayasal referandum olan bir siyasi konjonktür, ekonominin içinde bulunduğu duruma uygun değildir.

Neden?

Düşürülen Rus uçağı, Suriye, Irak ve diğer bölgesel sorunlar ihracatımıza negatif etkisi oldu, daha da olacak. Dışarıda iş yapan müteahhitlerimiz ve turizmcilerimiz de bu olaylardan kayıpla çıkacaklar. Dolayısıyla, gelecek yıl 210 milyar dolara ihtiyacı olan ekonominin, kısa vadede, dışarıya dayalı büyüme ivmesi yakalaması zor görünüyor.

O zaman büyümek için içeriye dönmek lazım. İçeride ise yapısal reformlar hayata geçirilmeden ekonomiye ivme kazandırmak imkansız. Yapısal reformlardan kastım vergi oranlarıyla oynamak değil. Dolaylı vergileri (KDV, ÖTV)  düşürüp, dolaysız vergilerle bütçeyi beslemek, kamu ihale sisteminde devrim yapmak gibi geniş tabanlı değişikliklerden bahsetiyorum.

Diğer bir deyimle, dışarıda hava 180 derece değişirken, Türkiye’nin ekonomisini yeni şartlara hızla hazırlaması mutlak bir zorunluluk. En azından sıcak paracıların, reformlar yapılmadan Türkiye’ye yeni para getirmeyecekleri kesin. Tamam onlar için, kısa vadede TCMB’nin bağımsızlığı her şeyden önce gelir. Ama doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, istihdam üretim yaratan projelerin ekonomiye kazandırılmasını istiyorsak reformlara öncelik vermek lazım.

Biliyoruz ki, gerçek anlamdaki yapısal reformlar geniş halk kesimlerini ilk başta olumsuz etkileyecektir.

Bu nedenle hemen yapılacak bir referandum çoğunluğu sağlamak açısından daha olumlu görünebilir. Erken çıkarılan 2016 bütçesiyle, seçimlerde verilen sözleri hemen hayata geçirilir. Ardından Rus Uçağı Krizinin yarattığı İslami ve milli duyguların da yardımıyla baskın bir referandum gündeme gelebilir diyorum.  

Böylesi bir siyasi girişim, tüm yatırımları biraz daha askıya alacaktır. Zaten son üç yıldır yerinde sayan büyüme, gelecek yıl da ıskalanacaktır. Artan kamu harcamalarının yaratacağı geçici ferahlık ilk başta ekonomiye bir nefes aldırabilir. Ancak başta KOBİ’ler olmak üzere tüm borçlu kesimler, büyüme kalıcı olmadığı sürece, borç geri ödemekte zorlanmaya devam ederler.

Dolayısıyla, hem en geniş uzlaşıyı sağlamak hem de ekonomiye zarar vermemek için, Anayasa değişikliğinin içerik ve zamanlama açısından çok ama çok itinayla ele alınmasında büyük yarar var.


Durduk yere siyasi ve ekonomik ortamı daha çok germenin ülkeye bir yararı olmaz.


1 yorum:

  1. Yazılarınızı severek takip ediyorum. Sizin ve Mahfi Bey gibi yazarlar çoğalmali.
    Saygılarımla!

    YanıtlaSil