Genel
seçimler bitti. Ama siyaset hala çok canlı. Dikkat etmişsinizdir, en aktif
siyasetçi Cumhurbaşkanı R. Tayip Erdoğan.
Siyasetin
bu kadar canlı olmasının nedeni AKP hükümet programında açıklandı. Gündem Anayasa değişikliği ve başkanlık
sistemi. Parlamenter sistemin sonu hazırlanıyor.
Daha
art arda gelen iki genel seçimin etkilerini hazmedememişken, her fırsatta tam
bir milliyetçi ve popülist söylemle hızla yeni bir seçime doğru gidiyoruz.
Ben
işin Anayasal ve siyasi yanlarının, gidilmek istenen yolun tehlikelerinin
üzerinde çok durmayacağım. Kısaca değineyim. Din, milliyetçilik ve ekonomik popülizmin bu kadar pervasızca
kullanılabildiği bir sosyo-politik yapıda, kuvvetler ayrılığının sağlam
mekanizmalarını kurmak çok zordur. Bu
nedenle, başkanlık sistemi yerine parlamenter rejimin kuvvetlendirilmesi daha
akılcı bir yoldur.
İktidar
gündeme aldığına göre er ya da geç konu gündeme gelecek.
Aşağıdaki grafikte
referandum olasılıklarını düzenledim. Oranlar benim görüşlerim. Sizler
mutlaka farklı rakamlar dile getireceksiniz.
Ama
görünen o ki; 2016 Bütçesi
görüşmelerinin hızlandırılmak istenmesi ve siyasi gezilerin artması, gelecek
baharda baskın bir referanduma işaret ediyor. Bana göre olasılık yüzde 45.
Baskın
olsun olmasın, önceliği Anayasal
referandum olan bir siyasi konjonktür, ekonominin içinde bulunduğu duruma uygun
değildir.
Neden?
Düşürülen
Rus uçağı, Suriye, Irak ve diğer bölgesel sorunlar ihracatımıza negatif etkisi
oldu, daha da olacak. Dışarıda iş yapan müteahhitlerimiz ve turizmcilerimiz de
bu olaylardan kayıpla çıkacaklar. Dolayısıyla,
gelecek yıl 210 milyar dolara ihtiyacı olan ekonominin, kısa vadede, dışarıya
dayalı büyüme ivmesi yakalaması zor görünüyor.
O
zaman büyümek için içeriye dönmek lazım. İçeride ise yapısal reformlar hayata
geçirilmeden ekonomiye ivme kazandırmak imkansız. Yapısal reformlardan kastım
vergi oranlarıyla oynamak değil. Dolaylı vergileri (KDV, ÖTV) düşürüp, dolaysız vergilerle bütçeyi beslemek,
kamu ihale sisteminde devrim yapmak gibi geniş
tabanlı değişikliklerden bahsetiyorum.
Diğer
bir deyimle, dışarıda hava 180 derece değişirken, Türkiye’nin ekonomisini yeni
şartlara hızla hazırlaması mutlak bir zorunluluk. En azından sıcak paracıların,
reformlar yapılmadan Türkiye’ye yeni para getirmeyecekleri kesin. Tamam onlar için, kısa vadede TCMB’nin
bağımsızlığı her şeyden önce gelir. Ama doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının,
istihdam üretim yaratan projelerin ekonomiye kazandırılmasını istiyorsak
reformlara öncelik vermek lazım.
Biliyoruz
ki, gerçek anlamdaki yapısal reformlar geniş halk kesimlerini ilk başta olumsuz
etkileyecektir.
Bu nedenle hemen
yapılacak bir referandum çoğunluğu sağlamak açısından daha olumlu görünebilir.
Erken çıkarılan 2016 bütçesiyle, seçimlerde verilen sözleri hemen hayata
geçirilir. Ardından Rus Uçağı Krizinin yarattığı İslami ve milli duyguların da
yardımıyla baskın bir referandum gündeme gelebilir diyorum.
Böylesi
bir siyasi girişim, tüm yatırımları biraz daha askıya alacaktır. Zaten son üç
yıldır yerinde sayan büyüme, gelecek yıl da ıskalanacaktır. Artan kamu harcamalarının yaratacağı geçici
ferahlık ilk başta ekonomiye bir nefes aldırabilir. Ancak başta KOBİ’ler olmak
üzere tüm borçlu kesimler, büyüme kalıcı olmadığı sürece, borç geri ödemekte
zorlanmaya devam ederler.
Dolayısıyla,
hem en geniş uzlaşıyı sağlamak hem de ekonomiye zarar vermemek için, Anayasa
değişikliğinin içerik ve zamanlama açısından çok ama çok itinayla ele
alınmasında büyük yarar var.
Durduk
yere siyasi ve ekonomik ortamı daha çok germenin ülkeye bir yararı olmaz.
Yazılarınızı severek takip ediyorum. Sizin ve Mahfi Bey gibi yazarlar çoğalmali.
YanıtlaSilSaygılarımla!