Seçimler
bitti. Tek partili, istikrarı hedef alan bir hükümetin kurulmasına birkaç gün
kaldı. En geç hafta sonunda kabinenin yapısı belli olacak.
Seçim
öncesinde politik istikrar arayan yabancı sıcak para yatırımcıları şimdi
kendilerine göre, “yapılması gerekenler
listeleri” yayımlamaya başladılar.
Önce
bir liste hazırlamaya hakları var mı bir ona bakalım.
Ne
yazık ki var?
Neden
mi?
Aşağıdaki tablo çok
net.
Türkiye’nin önümüzdeki 12 ay içerisinde
ödemesi gereken dış borçlarının toplamı 210 milyar dolar civarında.
Civarında diyorum, çünkü cari açık rakamı değişebilir. Bunun büyük çoğunluğu
özel sektöre ait. Bankalar rahatça yeniden borçlanırlar. Ama hangi maliyetle?
Eğer döviz kazançları varsa, şirketler içinde aynı şey söylenebilir. Yoksa
işleri zor.
Buna
karşılık, ülkenin döviz sağlayabilecek kuruluşu, TCMB’nin net (kendisine ait
olan) uluslararası döviz rezervlerinin toplamı 30 milyar dolar. Dolayısıyla
eğer ihtiyaç olursa elindeki kaynak sınırlı. O zaman yabancıları, tekrar Türkiye’ye para getirmek için ikna edecek
bir siyasi ve ekonomik ortam oluşmazsa döviz kuru hareketlenir.
Bu
arada FED ve diğer dışsal etkiler nedeniyle zaten yukarı yönlü bir hareket
beklenen döviz kuruna bir de içeriden kaynaklanan olumsuz gelişmeler eklenirse
dertler büyür.
Peki,
bu ortamda sıcak paracılar ne istiyor?
İlk olarak hükümetin
yapısına, ekonomi takımına bakacaklar. Eğer bekledikleri ve her ortamda dile
getirdikleri isimleri göremezlerse ilk günlerde aşırı tepki verebilirler.
Sonrasında hükümet programını ve eylemlerini izleyecekler.
Ardından, Merkez
Bankası’nın bağımsızlığı konusuna önem veriyorlar. Bundan kast
ettikleri belli: TCMB ne zaman ve ne kadar faiz artıracak? Eğer FED faiz
artırırken Türkiye düşük faiz politikası izlemeye devam ederse, onlara göre, milli gelirinin yüzde 30’na
karşılık gelen döviz ihtiyacını dışarıdan daha yüksek maliyetle karşılar.
Hükümetin
son 3 yıllık reform performansına bakan sıcak paracılar, yeni ve kapsamlı bir yapısal reformlar dizisini
gerçekleşme olasılığını sorguluyorlar. Daha önceki açıklamaların, değişen
şartlara göre tekrar gözden geçirileceğine inanıyorlar.
Onlar için daha
önemli olan başlık, hükümetin seçim vaatleri. Asgari ücret ve emekli maaşlarına
zam, taşeron işçilere kadro ve diğer sosyal vaatlerin bütçeye ve enflasyona
olacak etkileri hakkında detaylı raporlar yazmaya başladılar. Tüm yükün
işverene bırakılmasını ve/veya bütçeden karşılanmasını pek kabullenmiyorlar.
İşveren bırakılan yük, maliyetleri ve dolayısıyla enflasyonu etkileyecek.
Bütçeye gelen yük ise bütçe açığını.
Aynı
şey emekli maaşlarına zam, taşeron kadroların bütçeye ek yükü, işgücü
piyasalarına etkisi vb. konularda da öne çıkarılıyor.
Tabi bunlara, Suriye,
Irak, terör gibi jeopolitik riskler ile basın ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi konuları da eklemek lazım.
Uzatmaya
gerek yok.
Artık
rüyadan uyanma, gerçeklere dönme zamanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder