Rus
uçağı krizi yeni hükümete merhaba dedi. Bakanlar daha isimleri açıklanmadan
bölgesel krizin ortasına düştüler.
Buna
PKK’nın hendekleri ve öz yönetim ilanlarını ekleyin.
Sadece
bunlar olsa ne ala. Dahası ekonomide.
Önce
Türkiye’nin adını vererek özellikle bahsettiği için, The Economist (TE)
dergisinin 14 Kasım sayısına bir atıfla başlayayım.
Dünyanın
saygın haftalık dergilerinden olan TE’ye göre, 2008 Küresel Krizi Amerikan hane
halklarının mortgage (konut) kredisi kriziyle başladı. Ardından Yunanistan ve
diğer Euro bölgesi ülkelerine sıçradı. FED ve ECB, olağanüstü parasal genişleme
politikalarıyla krizlerin derinleşmesini önlemeye çalıştılar. Kısmen de
başarılı oldular.
Diğer
bir yaklaşımla, bugünlere gelene kadar küresel döviz hareketlerinde belirleyici
olan, itici faktörlerdi. Yani,
gelişmiş ülke merkez bankalarından ucuz para bulabilen bankalar yatırım yapacak
yer arıyorlardı.
Ancak
şimdi Küresel Krizin yeni bir evresine
geliyoruz. Sıra gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlarda.
Gelişmiş
ülke merkez bankalarının parasal genişlemesi sonucunda ucuzlayan kaynaklardan
yararlanan gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) borçlar hızla yükseldi. Bu ülkelerde
2009 yılında milli gelirin yüzde 150
kadar olan toplam borç oranı şimdi yüzde 195’e çıktı. İşin daha ilginç yanı
reel sektörün borçlarının milli gelire oranı yüzde 50’den yüzde 75’e çıktı.
Yani toplamdaki 45 birimlik artışın 25 birimi reel sektör borçlarından
kaynaklanıyor.
Şimdi
borçları geri ödeme zamanı.
Dünya
ekonomisindeki yavaşlamanın önce GOÜ’leri vuracağını öngören TE dergisi böylesi
bir ortamda ihracat yapamayan, yeteri kadar iç tüketimi büyütemeyen reel
sektörün borç geri ödemede zorlanacağına inanıyor.
Derginin
değerlendirmesi çok önemli. Çünkü FED ’in parasal genişlemeye son vermesiyle
birlikte artık küresel döviz hareketlerinde itici değil çekici faktörler önemli rol oynamaya başlayacak. Yani, GOÜ
ekonomilerini yeniden düzenlemeden, eskisi gibi kolay döviz bulamayacaklar.
Bu
bağlamda, eğer bir döviz ve/veya borç krizi yaşamak istemiyorsak öncelik hükümet
programı ve uygulamalarda olacak.
İlk bakılacak yer TCMB’nin bağımsızlığı. Sıcak paracıların hepsi gözünü oraya
çevirmiş bekliyor. En ufak bir terslik halinde sert kararlar alabilirler.
Yanı sıra seçimlerde
verilen popülist sözlerin nasıl yerine getirileceği kontrol edilecek. Fiskal politikalar, hukukun üstünlüğü, mülkiyet
hakkı ve mal güvenliği gibi konular yabancıların dikkat çevirdikleri alan
olacak. Tabi ki dahası da var. Çok yazdım bir daha uzatmayayım.
Bu
arada hatırlatmadan geçmeyeyim. Bakmayın siz bugünlerde televizyonlara çıkıp
suyuna tirit yorumlar yapanlara. Onların çoğu şirketlerinin bilançolarına göre
görüş belirten profesyoneller. Dövizde pozisyon aldılar çok korkuyorlar.
Ama
günler ağır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder