2 Ocak 2015

Kadınlar çalışmasın ve cari açık düşmesin

Artık adetten oldu. Ekonomi ne zaman biraz dalgalansa hemen bir yetkili çıkıyor çözümün tasarrufları artırmaktan geçtiğine vurgu yapıyor. Basın toplantılarında, Meclis’te yapılan konuşmalarda tasarrufların milli gelire oranının nasıl çoğaltılacağı açıklanıyor. Orta Vadeli Programlarda olsun yıllık bütçe konuşmalarında olsun önemle üzerinde durulan ilk konu bu.

Ancak bunlar bana pek inandırıcı gelmiyor.

Nedenlerinden birisi yetkililerin kadının iş ve çalışma hayatına bakışları. Geçen günkü gazetelerde vardı. Yeni yılda doğan bebekleri kutlarken, “Bakan Müezzinoğlu, bu sırada annelere de tavsiye ‘de bulunmaktan geri durmayarak, “Anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar. Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” diye konuşmuş.


Bana göre bu öneri, çalışabilir nüfusun yarısını oluşturan kadınların çalışmayı ikinci plana atmaları demek. Çalışma hayatından önce anneliği düşünsünler demek. Diğer bir deyimle ikisi arasında tercih yapmak zorunda kalırlarsa anneliği seçsinler demek.

İlk bakışta ne kadar ulvi görünüyor değil mi? Doğanın anneye verdiği doğurganlık ayrıcalığının kullanılmasından daha doğal ne olabilir? Ama yanına bir de en az üç çocuk yapın önermesini koyun. Baba da toplama katılınca aile beş kişiye ulaşmış oluyor.

Anne çalışmayınca eve gelir getiren tek kişi evin erkeği olacak. O da, çalışanların büyük çoğunluğunu oluşturanlar gibi asgari ücretle çalışıyorsa...

Hadi gelin şimdi bir hesap yapmaya çalışalım.

Ev kirası; elektrik, su, doğal gaz ve telefon parası; çocukların okul giderleri; aylık gıda harcaması ve ulaşım giderlerinin toplamı sizce asgari ücreti geçer mi? Çok iyimser olalım yetti diyelim. Sizce beş kişilik aile bu şartlarda tasarruf yapabilir mi?

Hayat bize çok net olarak gösteriyor ki yapamaz. Ayrıca, yapılan tüm ekonomik araştırmalara göre, gençler ve çok çocuklu ailelerin tasarruf yapabilme yeteneği diğerlerinden az. Buna bir de çalışabilecek kadınların da dahil olduğunu düşünün. O zaman tasarruf açığı sorunu daha da büyüyecektir.

TÜİK rakamlarına göre çalışabilir kadınların sadece yüzde 31’i çalışıyor. Bu oran dünya örnekleriyle karşılaştırıldığında çok düşük. Görünen o ki; kadınların çoğu sadece ev işi yapıyor, çocuk bakıyor ve tüketiyorlar. Her gün harikalar yaratıp kıt kanaat evlerini geçindirme sanatını uyguluyorlar.

Biz tasarruf edemeyince cari açık veriyoruz. Dışarıdan tasarruf ithal ediyoruz. Borç alıyoruz. Alırken yüksek faiz ödüyoruz.

Diğer bir bakış açısıyla, aklı kıt “gavurlar!?” az çocuk yapıyor, kadınlarını çalıştırıyor para biriktiriyorlar. Biz onların biriktirdikleri paraya yüksek getiri ödeyerek, yatırım yapıyoruz veya ithalat yapıyoruz. Sonra da yeni model ithal arabamızla ve cep telefonumuzla bir birimize hava atıyoruz.

Sonuç olarak bizim burnumuz borçtan kurtulmuyor. Yabancılar ise bizden elde ettikleri yüksek getirilerle daha zenginleşiyor, daha uzun tatil yapıyor, refah içinde yaşıyorlar. Belki de bizdeki faiz lobisi tartışmalarına da kıs kıs gülüyorlar.


Kim bilir?

2 yorum:

  1. Dilinize ve kaleminize sağlık. Yapısal reformlara önce kafalarından başlamaları gerek değerli yöneticilerimizin.

    ''İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” M.Kemal Atatürk


    YanıtlaSil
  2. Ekonomik bağımsızlığı hayal olan ailelerin, her şeyi kader görüp bütün beklentilerini öbür dünya ya bırakmaları birilerinin işine geliyor olabilir mi? Zira 12 yılda 70 yılın birikimini satıp, üstüne 400 milyar $ borçla ülkeyi kapitalist sistemin en çok ihtiyacı olduğu zamanda sömürüye (pazara) sonuna kadar açanlar, uyuşmuş bir halktan başka ne ister.

    YanıtlaSil