Önce yazının
konusu teknik tanımı açıklayarak başlayayım.
Kapasite kullanım oranı (KKO) bir
işletmede veya ülkede toplam üretim kapasitesinin ne kadarının kullanıldığını
gösterir. Kapasitenin % yüzüne ulaşmak idealdir. Ancak makinelerin verdiği
arızalar, elektrik kesintileri, çalışanların teknik becerileri, beklenmeyen
olaylar gibi etkenler zaman zaman fabrikalarda üretimi düşürebilir ve/veya durdurabilir.
Bu bağlamda, genellikle işletmeler yüzde 80’li üretim düzeyini yakaladıklarında,
üretim kapasitesinin üst düzeyine yaklaştıkları kabul edilir.
Diğer bir
deyimle bu seviye imalat sanayinin fiili arz kapasitesidir. Eğer çok zorlanırsa
belki KKO biraz daha yükselebilir. Ancak bu oranlar yakalanınca yeni sanayi
yatırımlarının zamanı geldiği anlaşılır.
Şimdi gelin, Türkiye
hakkında genel bir değerlendirme yapmadan önce verilere bakalım. T.C. Merkez Bankası’nın
yayımladığı aylık verilerden yararlanarak hazırladığım Ocak 2013-Mart 2018 arası dönemi kapsayan grafik aşağıdadır. Grafik
mevsim etkilerinden arındırılmış verileri içeriyor. Yani tatil ve diğer değişimler
yok.
Veriler 2015
ortalarından bu yana (2016 Darbe Girişimi dönemi hariç) KKO’nın yüzde 78-79’lar
düzeyinde olduğunu gösteriyor. Yani imalat sanayii kapasitesinin fiili üst
sınırına oldukça yaklaşılmış. Sınırlara gelinmiş. Daha fazla üretim yapabilmesi
yeni yatırımlara bağlı.
Aslında bu durum
2013 yılından beri belli oluyor. Bir ara %74’lere kadar düşse de imalat sanayi
KKO’nın üst sınırlarda olduğu görülüyor. Grafikten de görüldüğü gibi, trend
çizgisi yukarı yönlü.
Eğer o yıllarda
sanayi yatırımlarına başlanabilseymiş bugün yaşanan KKO sorunu daha az
hissedilirdi. Hukukun üstünlüğü, teşvikler, vergi ve kredilendirme politikaları gibi yatırımların
önünü açan uygulamalara o zaman öncelik verilse çok iyi olacakmış. Ekonomi arz
yönlü sorunları daha az yaşardı.
Ancak siyasi
karar alıcılar bunun yerine KÖİ projelerini tercih ettiler. O dönemde 25 milyar
dolara yakın kaynak bu projeler için kullanıldı. Diğer bir deyimle dışarıdan
alınan borçlarla fonlanan kredilerin çoğunluğu sanayi yerine bu alana
yöneltildi. Yatırımcılar da çok doğal olarak, kamu garantili inşaat projelerini
tercih ettiler.
Burada bir soru
sorarak devam edeyim: KKO üst sınıra
gelince ekonomide ne olur? Dedim ya, öncelikle ekonomide mal arzı artışı
sınırlanır.
Peki, şimdi
ikinci soruyu soralım: Eğer ekonomide
talep varsa, arz talebe yeteri kadar cevap veremiyorsa ne olur?
İki şey: enflasyon ve ithalat artışı. Talebi
kısamaz aksine desteklerseniz, tüketici AVM’ye gittiğince yerli malın
fiyatındaki yukarı yönlü değişimi yaşar. Yanı sıra bir mala talep olduğunu
gören tüccar, ürünü dışarıdan getirmeye başlar. Haklıdır, çünkü ithal ettiği
mal satılmaktadır.
Ardından ithalat artışının sonucu olarak cari açık
büyür. Ekonominin
döviz ihtiyacı artar. Enflasyondaki artışın sonucu ise gelir dağılımının
bozulması ve faizlerin artmasıdır.
Bunlar çok iyi bilinen
ekonomik gerçekler iken Türkiye, KGF
kredileri, vergi indirimleri, büyümeye uyumlu para politikası ve diğer
teşviklerle, bırakın talebi kısmayı, tam tersine canlı tutmaya çalıştı.
Böylelikle ekonomi %7,4 büyüdü,
Gördünüz mü
nereden nereye geldik.
Bu bağlamda son
açıklanan süper teşvikli projeler,
eğer 30 milyar dolar yatırım kredisi bulup hemen inşaata ve ardından üretime
başlanırsa, ekonomi için yeni bir umuttur. Sanayileşme yönünde atılan her adım,
akılcı ve sağlıklı proje seçimleri yapıldığı sürece desteklenmelidir.
Üstat, veriler mevsim etkisinden mi, yoksa takvim etkisinden arındırılmış verirler mi? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilMEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ
SilTeşekkürler Hakan Bey,sanayi ve ithal ikamesi üretimin teşvikini ben de destekliyorum; yalnız bu süper teşviklerin belirli ve iktidara yakın grup ve kişilere verilmesi, haksız rekabete sebep olmaz mı? Bunun yerine stratejik bir alan (sektör) belirlenip o sektörün teşvik edilmesi daha akıllıca olmaz mı?...
YanıtlaSilBEN YAZIMDA SÜPER TEŞVİKLER KONUSUNA BİLEREK GİRMEDİM.
YanıtlaSilBANA GÖRE HANGİ PROJELERİN TEŞVİK EDİLECEĞİNE SİYASETÇİ DEĞİL UZMANLAR KARAR VERMELİ. SİYASETÇİLER SADECE KURALLARI BELİRLEYİP İŞİN TEKNİK TARAFINI BÜROKRASİ+AKADEMİYA+TOBB DAKİ SEKTÖR GRUPLARINDAN OLUŞAN BİR HEYETE BIRAKMALI.
AKSİ HALDE ORTAYA "KAMU ELİYLE ZENGİN YARATILIYOR" ALGISI ÇIKABİLİR Kİ BU EKONOMİNİN GELECEĞİ İÇİN ÇOK ZARARLIDIR.
Yanıtınız için teşekkürler, kamu (hükümet) eliyle zengin yaratılması algı değil; biraz okuyup- düşünen herkesin bildiği bir gerçek�� Saygıdeğer Mahfi Eğilmez ve sizin gibi birkaç dürüst ekonomist ve iktisatçıya selam olsun...
YanıtlaSil