Belli bir düzen içinde
derlediğim Türkiye’nin borç rakamlarını birkaç yıldır yayınlıyorum.
Bunca veriyi yazıya dökmek
oldukça uzun bir iş olduğu için böyle bir yöntem uygulamak zorundayım. Yine
tablo ve grafik ağırlıklı bir yazı olduğu için beni bağışlayın.
Öncelikle nominal (cari)
büyüklüklerle başlıyayım.
Aşağıda Tablo 1’in kamu borçları bölümünde; Hazine ile KİT’lerin iç ve dış
borçları, Belediyelerin bankalardan aldıkları kredilerle beraber yer alıyor.
Özel sektör bölümünde ise; reel sektörün yurt dışından ve bankalardan aldığı
borçlar ile hanehalkının tüketici kredileri ile kredi kartları borçları yer
alıyor.
Tablo 1: Türkiye’de borçluluk (Milyar TL)
Görüldüğü gibi, 2002 yılı sonunda 366 milyar lira olan kamu
ve özel sektör toplam borç miktarı geçen yıl sonunda 2,5 trilyon lirayı aşmış.
Rakamlar kendini gösteriyor; 2015 sonunda, kamu borçları 721 milyar liradan
biraz fazla ama şirketler ile hanehalkının borçları 1.820 milyar lirayı geçmiş.
Borç rakamları konuşulurken her
zaman nominal büyüklüklerle değerlendirme yapmaktan kaçınılır. Bunun nedeni,
ekonomi büyüdükçe borçların büyümesi sorun olmaz yaklaşımıdır. Bir yere kadar kabul edilebilir olan bu
bakış açısının arkasındaki sorun, borcu kimin ödeyeceğine bakılmamasıdır. Bildiğiniz gibi kamu borçlarını her zaman
ve her yerde o ülkede yaşayan dar ve sabit gelirliler öder. O zaman borçlar
ne kadar büyürse fakirlere o kadar yük geliyor demektir.
Ama şimdilik bu konuya bir
kenara koyup, reel borç büyümesine, yani
borçların milli gelire oranına bakalım. Böylelikle kimin daha çok borçlandığını daha iyi anlayalım.
Tablo 2 bu verileri içeriyor.
Lütfen tabloya dikkatle bakın. Sevindirici
olan gelişme, kamunun toplam borcu reel anlamda azalmış. 2001 Krizinden
çıkan ekonomide millî gelirin yüzde 80 kadar borçlu olan kamu bu oranı geçen
yılsonunda yüzde 37’e düşürmüş. Büyük başarı.
Ama ne yazık ki tablonun bir de
alt tarafı var. Özel sektörde tam tersi
bir gelişme yaşanmış. Krizden sonra milli gelirin sadece 28’i kadar borçlu
olan şirketler ve hane halkı, 2015 sonuna geldiğimizde yüzde 93 oranına
ulaşmışlar.
En büyük artış özel sektörün (bankalara hariç) toplam kredi
borçlarında görülüyor. Yüzde 26 olan oran,
yüzde 72’yi geçmiş. Ekonomik büyüme hızlanmaz, satışlar artmazsa, bu borçların
geri ödenmesinde sorun çıkma olasılığı artabilir.
Hanehalkının borçlarının milli gelire oranı 2002’de yüzde 2
düzeyinde iken, geçen yıl yüzde 20’nin üstüne çıkmış. On üç yılda on kat artış. İnanılamaz bir hız.
Reel borç verilerin değerlendirmesine Grafik 1’le devam
edelim. Toplam borçların milli gelire
(GSYH) oranına yıllar itibariyle bakalım. Böylelikle reel borç artışının
değişimini daha iyi anlamaya çalışalım.
Yine verileri ilk derlemeye
başladığım 2002 yılından başlayalım. Toplam borçların milli gelire oranı yüzde
107,5. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, bu oran 2003 ve sonrasında
yüzde 90’lara kadar düşmüş. 2001 Krizle Mücadele programı başarılı olmuş. Ancak
2007 sonrasında büyük merkez bankalarının dağıttıkları bol dövizden yararlanmak
adına şirketler ve hanehalkının borçlanmasına yol verilmiş. Oran en son olarak yüzde 130’a ulaşmış.
2004 yılıyla karşılaştırışsak, on yılda bu oran yüzde 90’dan 40 puan (neredeyse
yarısı kadar) artışla 130’a çıkmış.
Grafik 1: Toplam borçların milli gelire oranı (%)
Son olarak borçların kaynağı nereden bulunmuş çok kısa ona bakalım.
Merkez Bankası’nın Uluslararası Yatırım Pozisyonu bize Türkiye’nin döviz varlıkları iler yükümlülükleri
arasındaki farkı verir. Eğer döviz
yükümlüğü varlıklardan çok ise, ülkenin döviz açığı var, dışarıdan kaynak ithal
etmiş demektir.
Tablo 3, 2002 ve 2015 yılları
itibariyle, Türkiye’nin net açığını gösteriyor. Açık 375 milyar doları geçmiş.
Yükümlülükler 148 milyar dolar kadar iken geçen yılsonunda 602 milyar doları
aşmış. Artışın büyük bölümü bankalar ile
reel sektörün dışarıdan aldıkları borçlardan kaynaklanıyor.
Bu bağlamda net döviz pozisyonunun milli gelire oranı
da, yüzde 37’lerden yüzde 52’nin üstüne çıkmış.
Son bir rakam verip bitireyim. 2015 sonunda sıcak paranın milli gelire
oranı yüzde 26 olmuş.
Yani, dışarıdan döviz gelmiş,
şirketler ve bizler borçlanmışız. Ülkede borçluluk büyümüş.
Tablo 3: Uluslararası yatırım pozisyonu (Milyar dolar)
HAKAN BEY ANLATILANLAR BAMBAŞKA.RAKAMLARDA ALGI YÖNETİMİNE GİRMİŞ.AYDINLATTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.FAKAT HALK AYDINLATILMIYOR
YanıtlaSil