18 Şubat 2016

Türkiye’de borçlar almış başını gidiyor

Belli bir düzen içinde derlediğim Türkiye’nin borç rakamlarını birkaç yıldır yayınlıyorum.

Bunca veriyi yazıya dökmek oldukça uzun bir iş olduğu için böyle bir yöntem uygulamak zorundayım. Yine tablo ve grafik ağırlıklı bir yazı olduğu için beni bağışlayın.

Öncelikle nominal (cari) büyüklüklerle başlıyayım.

Aşağıda Tablo 1’in kamu borçları bölümünde; Hazine ile KİT’lerin iç ve dış borçları, Belediyelerin bankalardan aldıkları kredilerle beraber yer alıyor. Özel sektör bölümünde ise; reel sektörün yurt dışından ve bankalardan aldığı borçlar ile hanehalkının tüketici kredileri ile kredi kartları borçları yer alıyor.

Tablo 1: Türkiye’de borçluluk (Milyar TL)


Görüldüğü gibi, 2002 yılı sonunda 366 milyar lira olan kamu ve özel sektör toplam borç miktarı geçen yıl sonunda 2,5 trilyon lirayı aşmış. Rakamlar kendini gösteriyor; 2015 sonunda, kamu borçları 721 milyar liradan biraz fazla ama şirketler ile hanehalkının borçları 1.820 milyar lirayı geçmiş.

Borç rakamları konuşulurken her zaman nominal büyüklüklerle değerlendirme yapmaktan kaçınılır. Bunun nedeni, ekonomi büyüdükçe borçların büyümesi sorun olmaz yaklaşımıdır. Bir yere kadar kabul edilebilir olan bu bakış açısının arkasındaki sorun, borcu kimin ödeyeceğine bakılmamasıdır. Bildiğiniz gibi kamu borçlarını her zaman ve her yerde o ülkede yaşayan dar ve sabit gelirliler öder. O zaman borçlar ne kadar büyürse fakirlere o kadar yük geliyor demektir.

Ama şimdilik bu konuya bir kenara koyup, reel borç büyümesine, yani borçların milli gelire oranına bakalım. Böylelikle kimin daha çok borçlandığını daha iyi anlayalım.

Tablo 2 bu verileri içeriyor. Lütfen tabloya dikkatle bakın. Sevindirici olan gelişme, kamunun toplam borcu reel anlamda azalmış. 2001 Krizinden çıkan ekonomide millî gelirin yüzde 80 kadar borçlu olan kamu bu oranı geçen yılsonunda yüzde 37’e düşürmüş. Büyük başarı.

Ama ne yazık ki tablonun bir de alt tarafı var. Özel sektörde tam tersi bir gelişme yaşanmış. Krizden sonra milli gelirin sadece 28’i kadar borçlu olan şirketler ve hane halkı, 2015 sonuna geldiğimizde yüzde 93 oranına ulaşmışlar.

En büyük artış özel sektörün (bankalara hariç) toplam kredi borçlarında görülüyor. Yüzde 26 olan oran, yüzde 72’yi geçmiş. Ekonomik büyüme hızlanmaz, satışlar artmazsa, bu borçların geri ödenmesinde sorun çıkma olasılığı artabilir.
Hanehalkının borçlarının milli gelire oranı 2002’de yüzde 2 düzeyinde iken, geçen yıl yüzde 20’nin üstüne çıkmış. On üç yılda on kat artış. İnanılamaz bir hız.

Tablo 2: Borçların milli gelire oranı (%)

Reel borç verilerin değerlendirmesine Grafik 1’le devam edelim. Toplam borçların milli gelire (GSYH) oranına yıllar itibariyle bakalım. Böylelikle reel borç artışının değişimini daha iyi anlamaya çalışalım.

Yine verileri ilk derlemeye başladığım 2002 yılından başlayalım. Toplam borçların milli gelire oranı yüzde 107,5. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, bu oran 2003 ve sonrasında yüzde 90’lara kadar düşmüş. 2001 Krizle Mücadele programı başarılı olmuş. Ancak 2007 sonrasında büyük merkez bankalarının dağıttıkları bol dövizden yararlanmak adına şirketler ve hanehalkının borçlanmasına yol verilmiş. Oran en son olarak yüzde 130’a ulaşmış. 2004 yılıyla karşılaştırışsak, on yılda bu oran yüzde 90’dan 40 puan (neredeyse yarısı kadar) artışla 130’a çıkmış.

Grafik 1: Toplam borçların milli gelire oranı (%)

Son olarak borçların kaynağı nereden bulunmuş çok kısa ona bakalım.
Merkez Bankası’nın Uluslararası Yatırım Pozisyonu bize Türkiye’nin döviz varlıkları iler yükümlülükleri arasındaki farkı verir. Eğer döviz yükümlüğü varlıklardan çok ise, ülkenin döviz açığı var, dışarıdan kaynak ithal etmiş demektir.

Tablo 3, 2002 ve 2015 yılları itibariyle, Türkiye’nin net açığını gösteriyor. Açık 375 milyar doları geçmiş. Yükümlülükler 148 milyar dolar kadar iken geçen yılsonunda 602 milyar doları aşmış. Artışın büyük bölümü bankalar ile reel sektörün dışarıdan aldıkları borçlardan kaynaklanıyor.

Bu bağlamda net döviz pozisyonunun milli gelire oranı da, yüzde 37’lerden yüzde 52’nin üstüne çıkmış.

Son bir rakam verip bitireyim. 2015 sonunda sıcak paranın milli gelire oranı yüzde 26 olmuş.

Yani, dışarıdan döviz gelmiş, şirketler ve bizler borçlanmışız. Ülkede borçluluk büyümüş.

Tablo 3: Uluslararası yatırım pozisyonu (Milyar dolar)

Bu yazılarda son sözüm pek değişmiyor. Borçları geri ödeme zamanı gelince, cepte, kasada yeteri kadar varsa dert yok. Yoksa dert çok.

1 yorum:

  1. HAKAN BEY ANLATILANLAR BAMBAŞKA.RAKAMLARDA ALGI YÖNETİMİNE GİRMİŞ.AYDINLATTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.FAKAT HALK AYDINLATILMIYOR

    YanıtlaSil