Konularımı
seçerken çoğunlukla, alıntı ağırlıklı yazmamaya, yorum ve görüşlerimi dile
getirmeye çalışırım.
Ancak
bugün durum biraz farklı olacak. Konunun
gizlilik taşıması nedeniyle bilgiye ulaşma olanağım yok. Dolayısıyla
Bloomberg’te yer alan bir yazıyı geniş oranda özetleyeceğim.
Bildiğiniz
gibi, uluslararası finans dünyasındaki ilişkiler, gazete haberleriyle
anlaşılabilecek kadar basit değil. Bir de işin içine enerji, diploması, savaş, bölgesel
dengeler gibi konular girerse. Üstüne üstlük bir de olay Ortadoğu’da geçiyorsa...
Karışıklık, gizlilik neredeyse işin özünde var demek yanlış olmaz.
Neyse gelelim “gizli
aşka”.
Yıl 1973. Arap-İsrail
savaşında İsrail’e silah verdiği için, OPEC Amerika’ya petrol ambargosu
uygulamaya başlıyorlar. Petrol fiyatları tavan yapıyor, dünya ekonomisi krize
giriyor. Bu arada dönemin, Vietnam savaşı
yenilgisi yılları olduğunu, savaş harcamalarının ABD ekonomisini
mahvettiğini hatırlayalım.
Amerika
devasa boyutlara ulaşan bütçe açığını finanse etmek için kaynak ararken,
Amerikan Hazinesi’nin başındakilerin aklına Suudi Arabistan geliyor. Ağustos 1974 tarihinde, Nixon’un Watergate
skandalı nedeniyle istifasından hemen önce ABD Hazinesi ile Suudi Arabistan
Para Otoritesi (SAPO) arasında gizli bir anlaşma yapılıyor.
Bu
anlaşma ile Suudiler, ABD Hazinesi
tahvili almaya başlıyorlar. Ama bu alımların gizli kalmasını şart
koşuyorlar. Dünyaya şeffaflık, hesap
verilebilirlik dersi veren Amerikalılar, iş kendilerine gelince yüz milyarlarca
dolarlık işlemi gizliyorlar.
SAPO
normal ihaleye girerek tahvil almıyor. Ortalama fiyat üzerinden, rekabetçi
olmayan fiyattan alıyorlar. Suudilerin Amerikan Hazinesi’nden aldıkları faiz
gelirlerini ne yaptıkları konusu tam olarak net değil. Ancak din uzmanları, özü faiz olan bir havuzdan alınan menkul
kıymetlerin şeriata aykırı olduğu iddia ediyorlar.
Gizliliğin
ilk nedeni de bu. Amerikan Hazinesi tahvilleri faiz getirisi olan finansal
enstrümanlar. Yani yapılan işlemler
aslında Suudi Arabistan mevzuatına (şeriata) göre yasak.
İkinci nedeni ise, işlemlerin ilk
başladığı, OPEC ambargosunun uygulandığı yıllarda, el altından ABD kâğıdı
alarak, diğer OPEC üyelerine kazık atmak. Zaten kâğıt üstündeki neden de buydu.
Nerden baksan tutarsızlık,
ikiyüzlülük. Tam bir şarklılık ve finansal sömürü örneği.
Yalnız
haklarını yemeyelim. Amerikalıları anlamak bir yere kadar mümkün. Onlar için asıl
olan bütçe açıklarını, düşük faizli ve uzun vadeli kaynaklardan finanse etmek.
Yanı sıra o yıllarda yükselen petrol fiyatları nedeniyle Ortadoğu’ya akan
petro-dolarları Amerika’ya geri döndürmek. Her iki amaçlarına da ulaştıkları
kesin.
İşin
daha ilginç yanı, ABD Hazinesi, Suudi kağıtlarının miktarını bugün bile
açıklamıyor. Hatta bir süre öne CIA’nın
bu bilgileri kamuoyu ile paylaşmak için yaptığı bir girişim Hazine
yetkililerince şiddetle ret ediliyor ve önleniyor. Benzeri bir girişim ABD
Kongresi üyeleri tarafından yapılıyor. Sonuç değişmiyor.
Anlayacağınız gizlilik
çok önemli.
Çünkü ABD Hazine kâğıtlarını eline tutan yabancı alıcıların en büyüklerinden
birisi Suudi Arabistan. Onlar kızar ve olur
da elindeki tahvilleri satmaya kalkarsa başta ABD tahvil piyasaları olmak üzere
dünya finansal piyasaları tamamen karışabilir.
Zaten
bu konunun simdi yeniden gündeme gelmesinin nedeni de burada yatıyor. Petrol
fiyatları düştüğü için bütçe açığı veren Suudilerin ellerindeki tahvilleri
satması ve açığı finanse etmelerinden korkuluyor. Endişe New York’ta yayılmaya
başlamış bile.
Gördüğünüz
gibi, dünyada ama özellikle Ortadoğu’da, işin içine para girince ne din kalıyor ne de iman.
Hakan bey bizlere aktardığınız bu çarpıcı bilgilerin sizin gibi eski bir Hazine yöneticisinde farklı çağrışımları olabileceğini düşünüyorum. Gözden düşen Suudi Arabistan'ı da zor günler bekliyor galiba.
YanıtlaSilDeğerli Maruf,
YanıtlaSilYazdıklarına katılıyorum. Ama benim için daha önemlisi işin içindeki ikiyüzlülük.