Son küresel krizden sonra dünya ekonomilerinin en büyük
ekonomik sorunları; büyüyememe, aşırı borçluluk
ve eşitsizliğin artması oldu. Amerika dahil olmak üzere her ülke borç
sarmalının içinde çırpınıyor. Çözüm arayışları devam etmekle beraber, çoğu
seçenek acıtıcı olduğu için bulunanlar hayata geçirilemiyor, öteleniyor. Ama
gözünü kapatarak veya devamlı dikiz aynasına bakarak araba kullanılamayacağı
gibi, merkez bankalarının para basmasıyla da bu işler çözülemiyor.
Dünyada büyük sıkıntı yaratan borç sorunu Türkiye’de ne
durumda?
Yine uzun uzun anlatmayacağım. Hazine, Maliye Bakanlığı Muhasebat
Genel Müdürlüğü ve BDDK kaynaklarını kullanarak üç tane tablo hazırladım.
Tablo 1’in ilk bölümünde Hazine, KİT’ler ve
belediyelerin banka borç rakamları var. Bu rakamlarda tam bir konsolidasyon
yapamadım. Yani kamunun bir birine olan borç/alacaklarını karşılıklı sildikten
sonra kalacak net rakamı bilmiyorum. Ancak, çok büyük olmadığını söyleyebilirim.
İkinci bölümde
reel sektörün iç ve dış borçları ile hane halkının tüketici kredileri ile kredi
kartı borçları yer alıyor. Burada da, biraz olsun konsolide edebilmek amacıyla,
bankaların dış borçları yok. Çünkü bankalar aldıkları dış borcu, şirketlere ve
hane halkına kredi olarak dağıtıyorlar.
2014 yılsonu
itibariyle Hazine’nin borcu 612 milyar liraya ulaşmış. Bu rakama KİT ve
belediye borçlarını da eklerseniz kamunun bu serideki borç toplamı 658 milyar
lira olmuş.
Özel sektör ve hane
halkının borçları ise almış başını gidiyor. 1,1 trilyon lirası şirketlere 368
milyar lirası hane halkına olmak üzere toplam borç 1,5 trilyon liraya çıkmış.
Şirketlerin ticari kredileri, çoğunluğu dövizli kredi olmasının ve kurların
etkisiyle, çok hızlı artmış.
2003-2104 arası
dönemde nominal büyüklükleri karşılaştırırsak, kamu borçlarındaki artışın
şirketler kesimi ve hane halkının borçlarındaki artışlarla karşılaştırdığımızda
sınırlı olduğu ortaya çıkıyor. Ancak gerek şirketlerin gerek hane halkının
borç rakamları yüzde 3 binli, 4 binli artış düzeyleri görmüş.
Tablo 1: Türkiye’de
çeşitli kesimlerin borçları (Milyar TL)
İktisatçılar, borçları değerlendirirken, nominal büyüklükler
yerine borçların milli gelire oranlarını kullanırlar. Böylelikle, büyüyen
ekonomide borcun sorun olmayacağını düşünürler. Yani, 1,000 lira geliri olanın
500 lira borcu varsa sorundur ama 5,000 lira geliri olana bu miktar dert olmaz
demek isterler.
Gelin o zaman Tablo
2’ye, borçların milli gelire oranlarına bakalım. 2001 Krizinden yeni çıkan
Türkiye’de tabloda yer alan borç rakamlarının milli gelire oranı yüzde 104
imiş. Bu rakam başarılı reform uygulamaları sonucu, bir sonraki yıl yüzde 88’e
düşmüş. Geçen yıl yüzde 124’e çıkmış.
Anlayacağınız borçlar reel olarak ta hızla çoğalmış.
Tablo 2: Borçların
milli gelire oranı (%)
Tablo 3’te borçların
toplam içindeki dağılımı görülüyor. İşte
son 11 yıldaki büyük değişim burada çok net ortaya çıkıyor. Eskiden kamu
borçluymuş. Toplam borçların neredeyse yüzde 80’i ona aitmiş. Artık denge
değişmiş, yüzde 70’i şirketlere ve hane halkına ait. Diğer bir deyimle, Türkiye’nin borçları azalmamış, yer değiştirmiş.
Tablo 3: Borçların
dağılımı (%)
“Bunları dert etmeyin, şirketler ve insanlar kamudan daha
rasyoneldirler. Aldıkları borçları, üretim gibi daha akılcı amaçlar için
kullanırlar” diyenler olabilir. Eğer
ekonomi yüksek büyüme düzeyleri yakalamış, şirketlerin ve ailelerin gelirleri
artıyor olsaydı sorun olmazdı. Ama gördüğümüz gibi, ekonomi neredeyse
patinaj yapar vaziyette.
O'nun Suriye,Irak gibi ülkelerde işleri çok yoğun olduğu için bize zaman ayıramıyacak gibi geliyor.....
YanıtlaSilMerhabalar Hakan bey, evvela teşekkürler ekonomi ve genel konular hakkında bizleri aydınlatıyorsunuz. Elinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSilBu borçları herhalde köprü, tünel, yol ve bol bol yapılan gereksiz lüks konutlar ile ödemek mümkün değildir diye düşünmekteyim..
Anlaşılan o ki özel/kamu alınan borçları da heba etmişiz, petrol fiyatları malum ortadoğudan da para gelmeyecektir, yakın çevrede emtia satabileceğimiz komşu ülkede kalmadı, turizm malum ve yeni pazar bul, tanış alış veriş vs. bir günde olmayacağına göre..
Borç veren para basıp al diyor, lakin bir AN gelecek ve hadi diyecektir elbet, yeni borç alacak gücün düzenin hukukun yoksa eyvah eyvah..
Borç verenlerin kendi halkının refah seviyelerine bir bakmak lazım evet sıkıntı var, aç ve açıkta değil ki halkları, sıkıntı krize dönse banka kredisi olanın borcu dondurulur bakınız ABD krizine kim evinden atılmış, ödeme gücüm yok diyor, işsizim diyor o kadar. Evinden atılanı yok, K.kartını ödeyemediği için evine icra geleni yok, intihar eden iş adamları yok, peki bizde..
Akıllı olmak lazım efendim akıllı, Osmanlıya borç verenlere kızmaz yersiz niye borç aldı diye düşünmek varken ve ders almak varken..
Sen kredi al ve git onunla at yarışı oyna, altılı yatsın sen yat günü gelincede ödeme, şu at bi gelseydi bak nasıl zengin olacaktım diye düş kur, sonrada borç verene isyan vs. ne komik..
Gelişmişlik her türlü soruna rağmen güzeldir..
Çalış üret, oku düşün analiz yap ve geliş geliştir..
Komşunun kaz'ı na hasetlenmek yerine, elindeki tavuğun yumurtasının hepsini yemek yerine, biraz akıllı ol az ye ve çoğalt, yumurtamı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan diye gereksiz meşguliyet ile uğraşmak ne akıldan uzak düşünce..
Bu durumun sorumlusu halk ise sıkıntıyı da malum top yekun halk çekecektir, işte demokrasi budur..
Suç hep dışarıda, bizde hiç hata yok, çok şükür bin şükür..
Ve umarım ki akla gelen başa gelmez..
Biraz uzun bir metin oldu kusura bakmayınız.
Teşekkürler.