Dün liderlerin TBMM’deki bütçe konuşmalarını elimden
geldiğince dikkatle dinlemeye çalıştım. Klasik karşılıklı suçlamalar, iddialara
cevap verme adına aile bilgilerinin ortaya yayılması, seçmene bol mesaj
çabaları dışında fazla bir şey bulamadım.
Halbuki bütçeler hükümetlerin en önemli siyasi belgeleridir.
Gerçek çağdaş demokrasilerde yasama organı yürütmenin yani hükümetin bir
sonraki yıl neler yapmayı amaçladığını bu dokümanlara bakarak karar verir.
Tercümanlara ihtiyaç
var
Aynı şey seçmenler için de geçerlidir. Onlar da bütçe kanunu
ve eklerine bakarak hükümetin neleri hedeflediğini anlamaya çalışır. Bir
farkla. Meclisteki vekiller ve siyasi
partiler ile medya ve ilgili sivil toplum kuruluşları (STK) metinleri sokaktaki
vatandaşa tercüme etmek zorundadırlar.
Düşünsenize benim gibi yıllarını bu işe vermiş birinin bile
zaman zaman anlamakta zorlandığım bir metinler manzumesini ev hanımları,
emekliler nasıl anlasınlar? Onlar sadece memur ve emeklilere verilecek zamlara
bakıp gerisiyle ilgilenemezler. Haklılar.
Tercümanlık yapması beklenen medya ve STK’lar ise konuyu
sadece halkın ilgisini çeken yanlarıyla izlemeyi tercih ediyorlar.
Üniversiteler ise çalışmalarını tamamen akademik düzeyde tutuyor ve halka
ulaşması için yeterli çabayı göstermiyorlar.
Bütçe belgelerini
tercüme etmek kolay değil. Anlatımı hangi yöntemle, hangi kısa bilgiyle
veya sloganla yapacağınızı iyi seçemezseniz yanlış bilgilendirmeye yol
açabilirsiniz.
Bütçe ve ilgili konuları, değerli dostum, Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol eski Genel Müdürü Durmuş
Öztek ile tartışmaktan her zaman zevk ve feyz alırım. Birçok konuda bana
ışık tutar. Dün akşamda hiç üşenmedi aşağıdaki tabloyu hazırlayıp gönderdi.
İmam ve sağlıkçı
sayısında artış
Veriler 2007 ve 2014 yıllarında devlette çalışanların hizmet
sınıflarına göre ayrımını gösteriyor. Devlet,
ordu hariç, yaklaşık 3 milyon kişi çalıştırıyor. Azdır çoktur, bir kısmı
boşta gezmektedir, çalışmadan para almaktadır gibi konuları bir kenara
bırakalım.
Hizmet sınıflarında çalışanların artışına ve dağılımına
yoğunlaşalım. Bu bize hükümetin hangi hizmetlere önem verdiğini gösterecek.
Hükümetin vizyonunu ve misyonunu anlamamıza yardımcı olacak.
Son yedi yılda toplam
memur sayısı yüzde 35 artmış. Ekonominin büyüme hızına bakılırsa çok aşırı
bir artış olduğu söylenemez. Artan nüfusa ve büyüyen bakınca sayı normal.
Ancak dağılıma ve en çok artan hizmet sınıfına bakınca iş
biraz değişiyor. Toplam içinde çok küçük
bir rakam olan avukatlık hizmetlerini bir kenara koyarsak en fazla artış sağlık
ve din hizmetlerinde.
Toplam içindeki paylarda görülen değişim de çok dikkat
çekici. Sağlıkçıların, emniyetçilerin ve
din hizmetlilerinin payı artarken, eğitimcilerin payı azalmış. Biraz
zorlama bir yorumla, hükümetin eğitime verdiği önemin din ve emniyet hizmetlerine
verdiğinden daha az olduğu söylenebilir.
Şimdi oturup düşünmeye çalışalım. Sağlıktaki artışın nedenleri ne olabilir? Yeni hastaneler, yaşlanan
nüfus, toplumun sağlığının bozulması, çok eksik olan sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılması ve iyileştirilmesi aklıma gelen bazı nedenler.
Emniyet hizmetleri
için terör, şehirleşme gibi açıklamalar getirmek mümkün.
Ama din hizmetleri
için bu kadar artışı açıklamak zor. Hem de Diyanet İşlerinin yapısına bakınca
izah daha da zorlaşıyor.
İşte bu tercihlerin toplamına siyaset deniyor. Kimi eğitime
kimi din hizmetlerine öncelik veriyor. Seçmenlerde aldıkları hizmetlere bakarak
oy veriyorlar. İktidarın aldığı oya bakılırsa seçmen, Karadeniz türküsünün
sözlerinde olduğu gibi, “bu dünyadan
fayda yok, öteki de şüpheli’ anlayışında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder