Tüketim
insanoğlunun bir içgüdüsel davranışıdır. Varoluşundan beri tüm mücadelesi gıda,
su gibi yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaç maddelerini garanti almak
içindir.
Ancak
ekonomi geliştikçe, özellikle iletişim araçlarının gelişmesi ve küreselleşmenin
geldiği aşama, tüketimi neredeyse tüm dünyada ortaklaştırdı. Paris ve New
York’ta tüketilen bir mal kısa bir süre sonra İstanbul’da veya Moskova’da da
aranır olmaya başladı.
Yanı sıra gelinen evrede yeni ürün keşfinden
çok, aynı ürün yılda bir model değiştirip insanlara yeni bir ürünmüş gibi satılır
oldu. Halbuki yeni denen ürünle eskisi arasındaki fark önemsenmeyecek kadar
küçük ve tüketicinin günlük temel ihtiyaçlarına doğrudan hitap etmiyor.
Uluslararası dev üretici şirketler, yeni modeli satmak için tüketicinin gelirlerini yükseltmek konusunda aynı özeni göstermediler. Maliyet artışı, rekabet ve enflasyon söylemiyle çalışanlar tüketebilmek için borçlanmak zorunda kaldılar.
Yeteri
kadar tasarrufu bulunan ekonomiler için borç verecek kaynak bulmak sorun olmadı.
Finansal sistem bu konuda fazla zorlanmadı. Ama bizim gibi cari açığı olan, dışarıdan tasarruf ithal eden ülkeler
için aynı şeyi söylemek zor.
Diğer
bir deyimle, bizim gibi ekonomilerde, ithal ürün satın alabilmek için kredi
kullanmak durumundaysanız, aslında borç aldığınız para da dışarıdan ithal. Yani,
ithal otomobil almak için, bir anlamda, onu üreten ülkenin bankasından
borçlanmış oluyorsunuz.
Gelin
o zaman ithalattaki yapıya bir göz atalım.
Aşağıdaki tablo, 2001 ve 2013 yıllarında
yapılan ithalatın miktarını ve yatırım, ara malı ve tüketim olarak dağılımını
gösteriyor.
İthalat son on iki yılda 41 milyar dolardan 252 milyar dolara çıkmış. Altı kat
büyümüş. Buna karşılık ekonomi, yaklaşık 4 kat büyümüş.
İlginç
olan gelişme, bu dönemde ekonominin ara malı ithalatının toplam ithalat
içindeki payı değişmemiş. Yüzde 73’lerde kalmış.
Ancak,
yatırım malı ile tüketim malı ithalatı arasında değişim var. İthalatın büyük
bölümünün dışarıdan döviz borçlanarak yapıldığı hatırlanırsa. Yatırım malı için
borçlanma doğru bir tercihtir denebilir. Ama öyle olmamış. Yarım malı
ithalatının payı yüzde 17 civarından yüzde 14’e düşmüş.
Benim en
çok üzerinde durduğum gelişme; Türkiye dışarıdan
daha fazla tüketim malı ithal etmiş. 2001 yılında tüketim malı ithalatı toplam
4 milyar dolar ve toplamın sadece yüzde 9’u kadarmış. 2013 yılında bu rakamlar
sırasıyla 30 milyar dolar ve yüzde 12,1 olmuş. Binek otomobilden, esası
yiyecek ve giyecek olan tüketim malına kadar bir dizi mal dışarıdan ithal
edilmiş.
Daha önemlisi, toplam tüketim malı
ithalatı cari açığın yarısından fazla bir miktar.
Özetle dışarıdan dövizle borçlanıp binek
aracı ithal ediyor ve refahımızın yükseldiğini sanıyoruz. Sonra bir gün döviz
kuru patlayınca bunu kimin yaptığı konusunda akla hayale gelmedik fikirler
üretiyoruz. Aslında
fazla uzağa gitmeye gerek yok. Cebindeki telefonu her yıl, ithal arabasını üç
yılda bir değiştiren ve bunu yaparken kredi kullananlara bakın yeter.
İTHALATIN
YAPISINDAKİ DEĞİŞİM
|
||
2013
|
2001
|
|
Toplam
(Milyar $)
|
251,7
|
41,4
|
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI
|
36,8
|
6,9
|
HAMMADDE (ARA MALLAR)
|
183,8
|
30,3
|
TÜKETİM
MALLARI
|
30,4
|
3,8
|
Toplam
İçindeki Pay (%)
|
||
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI
|
14,6
|
16,8
|
HAMMADDE (ARA MALLAR)
|
73,0
|
73,2
|
TÜKETİM
MALLARI
|
12,1
|
9,2
|
Binek otomobilleri
|
3,6
|
1,4
|
Dayanıklı tüketim malları
|
2,0
|
1,5
|
Yarı dayanıklı tüketim malları
|
2,7
|
1,7
|
Dayanıksız tüketim malları
|
2,1
|
3,2
|
Esası yiyecek ve içecek olan işlenmemiş
tüketim malları
|
0,3
|
0,3
|
Esası yiyecek ve içecek olan işlenmiş
tüketim malları
|
0,6
|
0,6
|
Motor benzini ve diğer hafif yağlar
|
0,6
|
0,4
|
Sanayii ile ilgili olmayan taşıma araç
ve gereçleri
|
0,1
|
0,1
|
DİĞERLERİ
|
0,3
|
0,8
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder