Ekonomi çok zor günlerden geçiyor.
Yaşananlara türbülans diyen de var kriz diyende. Tanımı ne olursa olsun acilen
bir dizi çözüm üretmek gerekiyor.
Çözüm deyince aklınıza hemen para ve
maliye politikası gelmesin. O alanlarda yapılacaklar zaten uzun bir liste
oluşturmuştu. Artık onlara bir de hukuk, yargı, emniyet, ordu, istihbarat,
eğitim, sağlık alanlarında yapılacaklar eklendi. Kısacası devlettin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Devleti
çetelerden temizlenmek, rüşvet ve yolsuzluk yapanları hemen cezalandırılmak
lazım.
Sadece ceza yetmez. Önemli olan rüşvet
ve yolsuzluk mekanizmalarını, sistemlerini ortadan kaldırmak. Yoksa “onlar
yapıyor biz yapmayacağız” diyerek, caka satarak çözüm olmuyor. Gücü az olan
büfe dağıtıyor çok olan devasa kamu ihalesi. Ama esas aynı; devletin
imkanlarını yandaşlara ve yakınlara peşkeş çekmek.
Çözümün nasıl olacağı konusunda sözü,
geçenlerde Cumhurbaşkanlığı Devlet Kültür
ve Sanat Büyük Ödülü kazanan Daron
Acemoğlu’na bırakmak istiyorum. “Ulusların Düşüşü” adlı kitabından uzun bir
alıntı yapacağım.
“Her
toplum, devlet ve yurttaşların ortaklaşa belirleyip uyguladığı bir dizi
ekonomik ve siyasal kurallarla işleyişini sürdürür. Ekonomik kurumlar eğitim
görmek, tasarruf edip yatırım yapmak, yeni teknolojiler geliştirmek ve hayata
geçirmek vb. için gerekli ekonomik teşvikleri düzenler. İnsanların yaşamlarını
hangi ekonomik kurumlarla sürdüreceğini belirleyen siyasal süreçtir. Bu sürecin
nasıl işleyeceğini belirleyen ise siyasal kurumlardır. Örneğin, yurttaşların
siyasetçileri kontrol edebilmelerini ve davranışlarına etkide bulunabilmelerini
belirleyen, bir ülkenin siyasi kurumlarıdır. Bu da karşılığında
siyasetçilerin -mükemmel olmasalar bile - yurttaşların temsilcisi mi
oldukları yoksa servet edinmek ve
yurttaşların çıkarlarına aykırı düşen kendi çıkarlarının peşinden koşmak için
onlara emanet edilen – ya da gasp ettikleri – gücü istismar mı ettiklerini
anlaşılır kılar. Siyasal kurumların kapsamına – bunlarla sınırlı olmamak
kaydıyla – yazılı anayasa ve ülkenin bir demokrasi olup olmaması da dahildir. “
[1]
Acemoğlu girişimciliğin önemine vurgu
yaparak, gelişmiş ekonomilerde başarılı girişimcilerin hangi ortamda iş yaptıklarını anlatarak devam
ediyor:
“Bu
girişimciler rüya projelerinin hayata geçirilebileceğine başından beri güven
duyuyorlardı. Kurumlara ve bu kurumların
meydana getirdiği hukukun üstünlüğüne güvenleri tamdı ve mülkiyet
haklarının emniyetinden endişe etmiyorlardı. Son olarak siyasal kurumlar
istikrar ve sürekliliği güvence altına aldılar. Her şeyden önce bir diktatörün
iktidara gelip oyunun kurallarını değiştirmeyeceğinden, varlıklarına el
koymayacağından, hapse atmayacağından ya da yaşamlarını ve geçimlerini tehdit
etmeyeceğinden emindiler. Ayrıca toplumdaki hiçbir özel menfaatin hükümeti
ekonomik bakımdan felaketlerle dolu bir yöne sürüklemeyeceğinden de emindiler; siyasal
güç hem sınırlandırılmış hem de yeterince geniş bir biçimde dağıtılmış
olduğundan refah için teşvik sağlayan bir dizi ekonomik kurum oluşabilmişti.”
Yukarıdaki satırları sadece içeride
yaşananlara bakarak değerlendirmeyin.
Bölgede Suriye, Irak, Mısır siyasi
olarak karmakarışık halde. Dünyada yükselen piyasalarda ekonomik dalgalanmalar yayınlaşıyor.
Yaşananları 1990’lardaki Krize benzetenler bile var.
Ne
olursa olsun çok geç olmadan durumu fırsata çevirebilmek için devlet adamı
olmanın, seçimlerdeki kısa vadeli siyasi çıkarları ivedilikle unutup,
iktidarıyla muhalefetiyle bir araya gelmenin zamanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder