3 Haziran 2017

Hane halkının borçları kısa vadeli

Ailelerin borçluluğu başlığını, çok tartışılan ve bilinen bir konu olmasına rağmen tekrar ele alma gereği duydum.
Çünkü bazı yorumcular “Borçları var ama varlıkları da var. Veya Amerika’da da hane halkı borçlu. Hem de onların borçları, varlıklarından daha fazla. Bizde öyle değil.” gibi, bana anlaşılmaz gelen görüşlere sahipler.
Öncelikle rakamlara bir göz atalım.
Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporlarında, 2013 yılından bu yana yer alan hane halkının yükümlülükleri verilerini içeren tablo aşağıdadır. Görüleceği üzere 3,5 yıl önce 359 milyar lira olan toplam yükümlülükler, yüzde 39 artışla 500 milyar liraya ulaşmış.
Mart 2017 itibariyle, toplam borçların yüzde 38’i konut alımı, yüzde 3,5’ğu taşıt alımı için alınan kredilerden. İhtiyaç ve bireysel kredilerin toplam içindeki payı yüzde 55’ten fazla. Buna, bankaların varlık yönetim şirketlerine devrettikleri alacakları da eklerseniz, konut dışı krediler yüzde 60’a yaklaşıyor.
Gelelim yapılan yorumların doğruluğuna.
Evet ev ve araba için borç alanların ellerinde, sıkıştıklarında satabilecekleri bir varlıkları var. Zaten bu nedenle, tapularda ve ruhsatlarda bankaların ipotek şerhi var. Yani borçlar ödenene kadar, oturdukları ev, bindikleri araba bankanın. Kredi borçluları, kredi taksitlerini ödedikleri sürece, sadece kullanıyorlar, kiracılar. Borçlar ödenemediğinde eve, arabaya el konuluyor.
Ancak borçların yüzde 60’ına yakınını oluşturan ihtiyaç+diğer ve bireysel krediler ile kredi kartları ile varlık yönetim şirketlerine olan borçlar için durum çok farklı. Yaklaşık 300 milyar liralık borcu olanların bırakın ellerinde varlık olmasını, doğru dürüst gelirleri bile yok.
Asıl sorun da bu borçlularda zaten. Borç sarmalının içine düşen ve ödemekte çok zorlanıyorlar. Bunlar, TÜİK’in gelir dağılımı verilerinde kullandığı yüzde 20’lik gelir dilimlerine ayırdığımızda, en az geliri olan yüzde 60’lık kesim.
Gittikçe derinleşen bu yara, ekonomide karar alıcıların üzerinde düşünüp, acil çözüm bulmaları gereken konuların başında geliyor.
Öte yandan bizde hanehalkı, ağırlıklı olarak bankalara borçlu. Ancak son 3,5 yılda en fazla artış finansman şirketlerine ve varlık yönetim şirketlerine olan borçlarda.
Gelelim bu borçların Amerika ve diğer gelişmiş ülke rakamlarıyla karşılaştırılmasına.
Doğrudur. Sanayileşmiş ekonomilerde de derin bir borç sorunu var. Ekonominin tüm kesimleri gibi haneler de aşırı borçlu. Ancak çok önemli bir farkı, nedense kimse gündeme getirmiyor. O ülkelerde hane halkının borçlarının neredeyse yüzde 90’ı mortgage yani uzun vadeli konut kredisi borçları. Diğer bir deyimle, borçlar en az 20 yıl vadeli. Hatta büyük çoğunluğunun vadesi 30 yıla kadar çıkıyor. İnsanlar kredi taksitlerini öderken zorlanmıyorlar.
Bizde durum tamamen farklı.
Toplamın yüzde 38’ini oluşturan konut kredilerinin en uzun vadesi 10 yıl. Karşılaştırma yapılan ülkelerdekinin en kısa vadesinin yarısı kadar. Doğal olarak, faizler ve kredi taksitleri de ona göre. Ve çoğu borçlu, taksit ödeyebilmek için harcamasını kesiyor. Tüketimini azaltıyor. Hayat standardını aşağı çekiyor.
Dahası Türkiye’deki hane halkı borçlarının çoğunluğunun, yüzde 60’ından fazlasının vadesi 2 yıl. Yüksek faizli, kısa vadeli borçları ödeyebilmek için yapılan fedakarlıklar çok yüksek.
İşte ekonomide yaşanan sorunun kaynaklarından birisi bu. Dolayısıyla, “Bizde hane halkı aşırı borçlu değil daha yer var” anlayışı, geleceğe yönelik çözüm üretmek adına sağlıklı bir yaklaşım olmaktan uzaktır.

Böyle konuşanların ağzına biber sürmek lazım.
Kaynak: T.C. Merkez Bankası

1 yorum:

  1. Hakan bey;Şu an toplumda geçerli olan motto ihtiyacın zannettiğine paran yoksa bile borçla sahip ol,ödeyemez isen ikinci kez sünnetmi edecekler zihniyeti.Yani ahlak gitti!!UTANIYORUM.

    YanıtlaSil