Futbolda, Real Madrid’li Ronaldo ile Barcelonalı
Messi, iki büyük isimdir. Sadece İspanya’da değil dünyada da onları seyretmek
için gece uyumayan milyonlarca insan var.
Aldıkları bunca ödüle rağmen, önce Messi’nin şimdi de
Ronaldo’nun vergi kaçakçılığından yargılanıyor. Messi 4,1 milyon avro vergi
kaçırdığı suçlamasıyla 21 ay hapis ve 2,1 milyon avro para cezası
almıştı. Son olarak Madrid Savcılığı, Ronaldo’nun 14,7 milyon Avro vergi
kaçırdığını iddia etti. Mahkemenin dava
açılması için gerekli delillerin bulunduğuna karar vermesi halinde Ronaldo,
vergi kaçırma iddiasıyla sanık koltuğuna oturacak.
Siz hiç Türkiye’de böyle bir olayın yaşanabileceğini
düşünüyor musunuz? Liglerde top koşturan yerli veya yabancı futbolcuların vergi
konusunda sıkıntıları olsa mahkemeye verilebilir mi? Bırakın futbolcuyu hiç vergi kaçakçılığı nedeniyle mahkemelik olmuş
tanınmış bir şahsiyet duydunuz mu?
Ayrıca, vergi konularının çok tanınan uzmanı bir
dostumun belirttiği gibi, “Vergi olsa ne olur. Kaçakçılıktan yakalansa da yeniden
yapılandırmaya sokulur. Sorun çözülür.”
Ben futbol yorumcusu değilim. Buradan gelmek istediğim
konu şu. Dünyada vergiler çoğunlukla, gelir düzeyi vergi ödemeye uygun
olanlardan, beyanname üzerinden toplanır. Bu vergilere doğrudan vergi denir.
Vergi
vermeyenlere de kim olurlarsa olsunlar en ağır ceza verilir.
Bir de KDV, ÖTV, Damga Vergisi, Harçlar gibi
harcamalardan, işlemlerden alınan dolaylı
vergiler var. Bu vergilerin ötekilerden en önemli farkı, zengin fakir
ayrımı yapmadan herkesten eşit oranda alınmasıdır. Diğer bir deyimle, Audi’sine
benzin alanla, sıradan binek otomobiline benzin alanın aynı oranda KDV ve ÖTV
öderler. (Tabi o Audi’nin sahibi aracını şirketine kaydetmemişse. Eğer otomobil
şirket aracı ise aldığı benzini vergiden düşme şansına sahip.)
Dolayısıyla eğer
bir ülkede vergi adaleti olacaksa geliri daha çok olandan daha çok vergi
alınması şart.
Olaya ekonomik olarak bakınca konunun başka bir yönü
ortaya çıkıyor. O da eğer dolaylı vergi ağırlıklı bir bütçe gelir sisteminiz
varsa, gelirleriniz ile ekonomik büyüme arasındaki bağlantı, ötekine oranla
daha fazla yükseliyor. Ekonomik
aktivite, harcamalar ve işlemler azalında bütçe gelirleri de düşüyor.
Yanı sıra bizim vergi sistemimizde bir de “Gelir Vergisi Tevkifatı” diye bir olay
var. Benim gibi maaş ve ücret geliri elde edenlerin vergisi kaynakta kesiliyor.
Bize ödenen kesintilerden sonraki net maaş. Brüt maaşımızın ne kadar olduğunu
çoğumuz bilmiyoruz bile.
Bu açıklamaları yapmamın nedeni aşağıdaki grafik.
Grafikte
2000-2016 yılları arasındaki dönemde merkezi bütçe gelirlerinin kalem olarak dağılımı
görülüyor. (Dikkat sadece vergilerin değil toplam bütçe gelirlerinin)
Resim çok net. Beyanname
ile alınan dolaysız vergiler, toplam vergilerin yüzde 20’si civarında. Görüldüğü
gibi 2000 yılında yüzde 20’lerde iken 2016 ‘da yüzde 18’e düşmüş. Gerisi ya
dolaylı vergi ya özelleştirme, bedelli askerlik, 2B satış gelirleri gibi vergi
dışı gelirler ya da maaşlardan kaynakta yapılan kesintiler. Bütçe gelirlerinin yüzde 80’i beyannameyle
ilgisi olmayan gelirlerden.
Şimdi gelelim önerime: Bir vergi devrimi yapsak. İşe gelirin
tanımını değiştirerek başlasak. Sonra istisna ve muafiyetleri azaltarak
kapsamını genişletsek. En sonunda belli
bir gelirin üstünde gelir elde edenlerin hepsini beyanname doldurmaya
yönlendirsek.
O zaman kayıtdışılık ne kadar azalır? Bizde vergi
kaçıranların ne kadarı yakalanır? Gelir adaleti ne kadar sağlanır? Bütçe açığı
ne kadar azalır? Borçlanma baskısı ne kadar düşer?
Diğer soruları da siz sorun.
Umarım işin uzmanları cevap verirler.
Kaynak: Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder