Bazı iktisadi olaylar ülkelerin tarihlerinde telafisi zor ağır
sonuçlar yaratır. Bunların bir kısmının ortaya çıkardığı siyasi sonuçlarının
yarattığı tahribat yıllarca tamir edilemez.
Örneğin 1838 Baltalimanı
Anlaşması ile İngilizlere verilen haklar daha sonra diğer ülkelere de
verilmiş ve Osmanlının tabutuna birkaç çivi daha çakılmıştır.
1945 Marshall yardımı,
24 Ocak1980 Kararları, 1989 yılında Kambiyo rejiminin, tüm
uyarılara rağmen altyapısı oluşturtulmadan, tamamen serbestleştirilmesi diğer
bazı örneklerdir. Özellikle son kararla 1994
ve 2001 Krizlerinin temeli atılmıştır desem yanlış yapmam.
2001 Krizinin sonuçlarını hala daha yaşıyoruz.
Bunlara benzer bir karar da 16 Haziran 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan değişikliktir.
Hatırlayacaksınız yapılan değişiklikle, döviz getirici
kazancı olmayan şirketlere dövizle borçlanmanın önü açılmıştı. Ardından,
bankalar yurtdışından aldıkları borçları çoğaltıp, reel sektöre dövizle borç
vermeyi hızlandırmışlardı.
Burada bir hatırlatma yapmakta yarar var.
Olay sadece bize mahsus bir gelişme değil. Yaşananlar dünyanın
önde gelen merkez bankalarının, özellikle FED’in ortalığa para saçmasının bir
sonucu.
İşin kötüsü bu bolluktan yararlanacağını düşünen yükselen
piyasa ekonomilerindeki (YPE) şirketlerin dövizle, özellikle dolarla
borçlanmalarında görülen aşırı artış. Şirketlerin borçlanmasına sınırlar,
şartlar getirilmemesi.
Aşağıda, dünya bankacılık devlerinden Citybank’ın araştırma
bölümünün hazırladığı bir tablo var. En borçlu YPE reel sektör şirketlerinin ne
kadar dış borç aldıklarını ve bu
borçların ne kadarının dolar olduğunu gösteriyor.
Görüldüğü gibi Türkiye,
dolarla alınan şirket dış borçlarının milli gelire oranı sıralamasında ilk
dörde giriyor. İsrail’in özel konumunu bir kenara koyarsanız, ilk üçteyiz. Reel
sektörümüz, milli gelirimizin yüzde 15,5 kadar dolar dış borç almış.
Bu oran, YPE içinde rakiplerimiz sayılan Brezilya, Rusya,
Hindistan’dan daha yüksek. Bizden daha kırılgan sayılan G. Afrika’nın durumu
bile daha iyi.
Şimdi dövizli borçları geri ödemek için gelinen ortama
bakın. Antalya’ya Rus turist gelmiyor. Gürcistan’dan, Bulgaristan’dan gelenlere
turist muamelesi yapıp rakamları şişirerek, döviz gelecek hayaliyle, yaza kadar
kendimizi avutmaya çalışıyoruz.
Irak, Suriye ve Mısır ile daha doğrusu komşularımızın çoğu
ile dış ticaretimiz neredeyse durma noktasında. Buna Rusya’nın yaptırımlarını
da ekleyin. Dünya ticaretinin yavaşlamakta olduğunu unutmayın.
Yani ihracat ve diğer
döviz kazandırıcı işlemlerde azalma var.
Döviz açısından tek sevindirici gelişme petrol ve diğer
emtia fiyatlarındaki düşüş. Döviz giderlerimizi azaltıyor.
Hakan bey merhaba, 3 ocak'ta yayınladığınız yazınızda tablo web sayfasında görünmüyor.
YanıtlaSilBen çeşitli kaynaklardan kontrol ettim. Bir soruna rastlayamadım. Bir de siz dener misiniz?
Sil