Son
günlerde hava buz gibi. Kaloriferle evlerde bile ısınamaz olduk. Hele bir de
evin kapıları ve pencereleri iyi yapılmamış, dış cephe mantolaması yoksa veya
doğru dürüst yapılmamışsa, ne kadar kalorifer yakarsanız yakın odalar buz gibi.
Havayı ısıtamayacağınıza göre olan doğal gaz faturanıza oluyor. Hem çok para
harcıyor hem de ısınamıyorsunuz.
Ekonomide
de kırılganlık böyle bir şeydir.
Kaloriferli
apartman dairesinde oturduğunuzu düşünüp, soğuktan korkmazsınız. Ama soğuk -10;
-15 derecelere düşünce, evin yeterli korunaklı olmadığını ısınamayarak
anlarsınız. Dışardan görüntüde hiçbir sorun yokken, doğa koşulları zorlaşınca
evin gerçek kalitesi ortaya çıkar.
Benzer
anlayışla hazırlanan kırılganlık göstergeleri,
beklenmedik gelişmeler karşısında ekonominin dayanıklılığını/kırılganlığını
gösterir. Uluslararası karşılaştırmalarda en fazla kullanılan
araçlardandır.
Küreselleşen,
finansallaşan dünyada özellikle sıcak para yatırımcıları kendi önceliklerine
göre hazırladıkları çeşitli göstergeleri kullanarak yatırım kararlarını
etkilemeye çalışırlar.
Sıcak
para büyük sorun olduğu için ben de, geçen yıldan başlayarak, Türkiye için kırılganlık
göstergeleri derlemeye başladım. Bloğu izleyenler hatırlayacaktır, ilk
çalışmamı, 1999-2014 dönemi için, geçen Eylül ayında yayımladım. (http://www.hakanozyildiz.com/2015/09/krlganlklar-artarken.html)
Kısaca
hatırlatayım. Kırılganlık göstergeleri üç endeksle özetleniyor. “Dış endeks; cari açık, dış borçlar,
ihracat, reel kur endeksi ve uluslararası rezervler gibi dövize ilişkin
ekonomik verilerin bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.
Finansal endeks ise krediler, mevduatlar ve finansal
sektörün yabancı bankalara borçlarından oluşturuldu.
Mali
endeksin
bileşenleri; bütçe açığı, toplam kamu açığı, merkezi borç stoku, iç ve dış borç
stoku ile vadesi 12 ay içinde dolan borçların toplam borca oranından oluşuyor.”
Bir endeksin ne kadar
iyi/sağlıklı gösterge olduğunu anlamak için, kriz zamanlarındaki performansına
bakmak lazım.
Aşağıdaki grafikten görüldüğü gibi, göstergeler 2001 ve 2009 krizlerinde kötü
performans göstermemiş. Önce kırılganlıklar yükselmiş, sonrasında kriz gelince
göstergeler birden bire yerlerde sürünmeye başlamış.
Dünya
finans piyasalarında dalgalanmalar artınca ekonominin son durumunu anlamak önem
kazandı. Ancak 2015 verilerinin bazıları Eylül (kamu dış borç stoku) bazıları
Kasım (uluslararası rezervler, kısa vadeli dış borçlar vb.) aylarına ait. Yanı
sıra GSYH ve bazı diğer büyüklükler de OVP’den alındı. Yani tam olarak
kesinleşen veriler değil. Ancak, çoğu verinin iyimser tahminler olduğunu, uzun
yıllara dayanan deneyimlerimizle biliyoruz.
Bu
bağlamda 2015 rakamlarını kullanarak
hazırladığım endekslerde kötüleşmeler göze çarpıyor.
Dış endeks 2014 yılında 85 iken 2015 yılı geçici verilerine göre
91’e çıkmış. Kırılganlık biraz daha artmış. Bozulmanın en çok görüldüğü alanlar;
uluslararası döviz rezervlerindeki düşüş, ihracattaki azalış ve dış borçlardaki
artış.
Benzeri
bir durum finansal endekste de
görülüyor. Önceki yıl 46 değerine ulaşan endeks, geçen yıl 50 olmuş. Bu
değişimde en büyük etkenler, kredi/mevduat oranı ile yurt dışından alınan
borçlardaki yükseliş.
Ekonomiyi
tam kırılganlıktan kurtaran tek alan mali
endeks. Önceki yıldaki değerini koruyor. Bütçe açığının düşüklüğü, kamu
borç stokunun sürdürülebilirliğinin çok fazla bozulmaması bunda en önemli
etken. Ancak burada tekrarlamadan geçemeyeceğim bir şey var. Hatırlayacaksınız, 120 milyar lira
tutarındaki kamu yatırımı kamu özel işbirliği (KÖİ) ve yap-işlet-devret (YİD)
kapsamında bütçe dışına çıkarıldı. Dolayısıyla büyük montanlı riskler bütçe
dışına çıkarılmış orada duruyor.
Peki,
kırılganlıkların artması ne anlama geliyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder