Sayın Bülent Arınç’a ait
bir sözdür: “Allah verdikçe veriyor” Geceleri uyuyamaz olduk. Oturup bu gece yeni
ses bandı çıkacak mı diye bekliyoruz. Sesleri kaydedenler gibi yayınlayanlar da
uzmana benziyor. Önceleri her gün bir tane “tape” yayınlanırken artık seri
haline getirdiler. Der Spiegel’in son sayısında belirtildiği gibi, dizi izler
gibi kaset izlemeye başladık.
Hepsi bir birinden
önemli. Eğer konuşulanlar doğru ise bir felaket, değilse ayrı. Bugün itibariyle devlet kurumlarına olan
güven kaybı en üst düzeyde: Olay ordu ile başladı. Yargı, istihbarat, emniyet,
diğer bürokrasi, sonunda Sayıştay ile devam ediyor. Özel sektör ve medyadaki
yıkımlar yazı konusu olamayacak kadar derin.
Denetimden neden kaçılır?
Uzun yıllar görev
yaptığım bürokraside denetimden sıkıldığım dönemler olmadı desem yalan olur. “Tetikçi” gibi görev yapan denetim
elemanlarına her zaman tepki gösterdim. İşini dürüst ve tarafsızca yapanlara da
saygı.
Bu bağlamda denetim
birimlerinin siyasi etkiden uzak olmasını, şeffaf olmasını ve hesap vermesini
daima destekledim. 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Harcama Kanununun hazırlıklarında, çorbaya tuz katmaya çalışırken,
denetim ve hesap verme yanına önem vermeye gayret gösterdim.
Kamuda esas olanın “kör kuruşun hesabını vermek” olduğuna
inanırım. Gerek atamız gerek mesleki büyüklerimiz bize böyle öğretti. Kendi makam
arabasıyla eşini başka bir devlet dairesine göndermeyen eski Hazine Müsteşarı Yener
Dinçmen’i hiç unutamam. Aracın şahsına değil makamına tahsis edildiğini, başka
bir amaçla yakılacak her damla benzinin haram olduğuna inanırdı. Hesabını
veremeyeceğini düşünürdü.
Deneyimlerim bana, denetimden kaçanların büyük çoğunluğunun
gizlemek zorunda oldukları bir şey olduğunu gösterdi.
Son ses bandında da bu
görüşüm doğrulanıyor. Konuşanlardan birisi tam bir panik halinde TBMM’de
mahvolmaktan bahsediyor. Eskiye dönelim diyor. Yani bakana bağlı, tetikçi
denetim birimleri istiyor.
Sayıştay’a düşen görev
Yayınlanan ve kamuoyuna
mal olan ses bandından sonra şimdi, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın önünde
büyük bir görev var. Elindeki tüm
denetim raporlarını hemen, acilen kamuoyunun bilgisine sunması gerekiyor.
Ses bandında adı geçen
kişilerin kim olduğu, görevlerinin ne olduğu, bandın yasal veya montaj olup
olmadığı hiç önemli değil. Çünkü toplumun önemli bir bölümünde Sayıştay
Raporlarının önce Yüce Meclis’in dolayısıyla halkın bilgisinden gizlendiği gibi
kuvvetli bir kanı oluştu. Yüz yılı aşkın
bir sürede elde edilen iyi kötü bir güvenilirlik vardı. Ama o da şimdi ayaklar
altına alınmak üzere.
Eğer bu algı kısa
zamanda düzeltilemezse bundan sonra yayınlanacak her rapora şüpheyle
yaklaşılacak. İçeriği ne kadar doğru olursa olsun bir eksiği olduğu
düşünülecek.
Demokrasi şeffaflık ve
hesap verme kurumlarının olgunlaştığı bir idare biçimidir. Devlette görev
yapanların tek bir amacı olmalıdır: Kamu gücüyle toplanan paraların her
kuruşunun nereye ve nasıl harcandığının hesabını vermek. Ben “Allah’tan başkasına hesap vermem” diyen zibidileri, en azından
kamu vicdanında mahkûm edemeyen toplumlarda demokrasi inşa etmek mümkün
değildir.
Dolayısıyla devletin
harcamalarını tek tek denetleyen Sayıştay’ın şeffaflık adına atacağı önemli adımlar
var. Ama bu yetmez. Konulardan az çok
anlayan bizlerin de o raporları okuyup, bir anlamda tercüme edip, basitleştirip
her ortamda halka anlatmamız lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder