21 Mart 2014

Ekonomik büyümenin bireyler üzerindeki etkisi negatif

Ekonominin temel amacı insanların daha mutlu yaşamasına katkı sağlamaktır. Ekonomik ve politik sistemler, başta gıda gibi temel tüketim maddeleri olmak üzere, insan ihtiyaçlarını üretmek ve olabildiğince eşit dağıtmak için kurulur.

Bu bağlamda TÜİK, insanların ekonomik gelişmelerden etkileşimini, yaşam memnuniyeti anketi yaparak, 2010 yılından buyana araştırıyor. Yıllık verileri yayınlıyor.

Aşağıda gelişmeleri içeren bir tablo var. Önce tablonun ne anlama geldiğini özetleyeyim. Vatandaşlara sorular soruluyor. Cevap olarak, “evet”, “hayır”, “ilgili değil” seçenekleri sunuluyor. Tabloda “evet” cevabı verenlerin toplam içindeki oranı yer alıyor. Diğer bir deyimle, 2013 yılında “daha ucuz ürün tüketiyor musunuz?” sorusuna “evet” cevabı verenlerin toplamı yüzde 63,4. Yani her yüz kişiden 63’ü, önceden kilosu 20 lira olan kaliteli peyniri tüketirken, şimdi 10 lira olanını tükettiğini kabul etmiş.


Yaşam memnuniyetinde bozulma var

Önce istatistiklerin toplandığı yıllardaki büyüme rakamlarını hatırlayalım. Ekonomi, 2010 yılında yüzde 9,2; 2011’de yüzde 8,8; 2012’de yüzde 2,2 büyümüş. Geçen yıl tahminler yüzde 3,5 -4 civarında. Performans hiç kötü değil.

Ama böylesine yüksek oranlarda büyümeye rağmen insanlara etkisi farklı.

Bu sonuca varmamın nedenini örneklerle açıklayayım. Daha ucuz ürün tüketenlerin oranı üç yılda 10 puan artmış. Aynı yorumu borçlananların oranındaki artışa bakarak da yapabiliriz. Daha ilginci ekonomi bu hızla büyürken, gelirim azaldı diyenlerde bir artış var. Hem de “İşe girenlerin” oranında 5 puan gibi önemli bir artış olmasına rağmen.

Ekonominin en temel sorunlarından olan tasarruflardaki azalmanın bir göstergesi burada karşımıza çıkıyor. Veriler hiç cesaret verici değil. Hem toplam tasarruf edebilenlerin oranı çok az hem de yıllar itibariyle azalış var. 2010 yılında yüz kişiden 24,5’ğu tasarruf edebilirken 2013 yılanda bu oran 23,8’e düşmüş.

Diğer dikkat çeken bir veri de “borçlarını ödedi mi?” sorusuna “evet” diyenlerin yüzde 20’li düzeylerde kalması. Kalan büyük kesimin borçlarını ödemekte zorlandığı anlaşılıyor. İnsanlar, gelirlerinin armasına, daha ucuz ürün tüketmelerine, eğlence/tatil masraflarını azaltmalarına rağmen borç ödemekte zorlanıyorlar.

Neden?

Böylesi bir gelişmenin arkasında birçok sosyo-ekonomik neden var. Kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekiyor.

Bence temel neden gelir dağılımındaki bozukluk. Ekonomi büyüyor büyümesine ama geniş toplum kesimleri refahtan yeteri kadar pay alamıyorlar.

İş bulanların çoğu asgari ücretten çalışıyor. Daha önceki yazılarımda da defalarca belirttiğim gibi, kalabalık aile yapısı insanları fakirleştiriyor. Bir yandan çok çocuk diğer yandan artan bağımlı sayısı küçük gelirle fazla insanın geçinmek zorunda kalmasına yol açıyor. Aileler reel olarak fakirleşiyor.
Buna rağmen ekonomiyle ilgilenenlerin büyük çoğunluğu FED Başkanı Yellen’in ne dediğini saatlerce konuşup sayfalarca yazarken, Türkiye’deki ekonomik gelişmelerin bireyler üzerindeki etkisinden hiç söz etmiyorlar.


Ama yapısal reformları görmemezlikten gelerek nereye kadar idare edebileceğimiz çok tartışmalı. Aslında gerçeklere gözlerimizi kapatmanın bir faydası olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder