2013 yılına ait işsizlik
verileri yayımlanınca olabildiğince geriye gidip, elimden geldiğince geniş bir
bakış açısıyla konuyu ele almak istedim. Diğer bir deyimle işsizlik yüzde 10
olmuş, her 5 gençten biri işsizmiş gibi çok konuşulan konuları yazmayacağım.
Ekonomik büyümenin ana elementleri
Her insanın amacı daha
çok refah içinde yaşamaktır. Çağdaş devletlerin amacı refahı olabildiğince adil
paylaştırmaktır. Bunun yolu ekonomik büyümeden geçer. Büyümeyen ekonomide refah çoğalmaz.
Büyümenin temel
elementlerini sayın deseniz, büyüme modellerine göre farklı cevaplar
alabilirsiniz. Bana en yakın gelenler
şunlar: i) İşgücüne katılımdaki büyüme; ii) İşgücü kalitesinin yükselişi veya
insan kaynağının kalitesi; iii) Sermaye artışı; iv) Toplam faktör
verimliliğindeki (TFV) artış.
Konumuz gereği sermaye
artışı ve TFV konularını kenara koyup, iş gücüyle ilgili iki elemente yoğunlaşacağım.
Bir ülkedeki insan kaynağının kalitesi önce genel eğitim
düzeyine sonrada mesleki eğitimin kalitesine bağlıdır. Eğitim konusu da başlı başına derin bir konudur ve ne
yazık ki bu ülkenin en büyük yarasıdır.
İşgücüne katılım ve işgücüne dâhil olmayan nüfus
TÜİK verilerine göre,
geçen yılsonu itibariyle toplam nüfusumuz 74,5 milyon kişi olmuş. Çalışma
çağındaki (15 ve daha yukarı yaştaki) nüfus ise 55,6 milyon kişi. Yani 19
milyon insanımız çalışma yaşında değil.
Daha önemlisi çalışabilecek olanların sadece yarısı, 28,3
milyonu, yüzde 50,8’i işgücüne katılıyor. Bunların da 2,7 milyonu işsiz.
Gelin burada bir kaç
soru soralım. Kalanlar nerede? Ne iş yapıyor? Nasıl geçiniyor?
TÜİK rakamları bize 27,3 milyon insanın işgücüne dâhil
olmadığını söylüyor. Bunun 2 milyonu iş bulma ümidi kalmayanlar. Son üç ayda iş aramışlar ama bulamamışlar,
ümitlerini yitirmişler. Ama iş bulabilseler hemen çalışacaklar.
O zaman işsiz rakamına bunları da eklemek yanlış olmaz.
Toplam iş arayanlar rakamı 4,8 milyona ulaşır. Bunu işgücü rakamına bölerseniz,
gerçek işsizlik oranının yüzde 17’i aştığı ortaya çıkar.
Ekonominin öncelikle
çözmesi gereken konu bu insanlara iş olanağı yaratmaktır.
Çalışmayanlar ve cari açığa etkileri
Özetle yaklaşık 5 milyon
iş arıyor bulamıyor. Ancak bir de 11,5
milyon kadar ev işleriyle uğraştığını söyleyen kadın var. Onlar iş aramıyorlar.
Diğer bir deyimle, çalışma yaşındakilerin yaklaşık yüzde 21’i (11,5 / 55,6 = 20,6)
evde ev işleriyle uğraşıyor. Eve doğrudan gelir getirmiyor. Çoğunlukla
tüketiyor.
Eğer bu ailelerde üç
çocuk varsa, anne gelir getiren bir iş yerine evde oturuyorsa, sadece babanın
maaşıyla, geçinmek hiç te kolay bir iş değil. Beş kişi bir maaşa bakarak
geçinebiliyorsa mucizeler yaratıyor demektir.
Bu aile yapısından tasarruf etmesi beklenebilir mi?
Kesinlikle hayır. Tasarruf edemeyen ülke cari açık veriyordur, büyümesi
dışarıdan gelecek paraya, borca bağlıdır. Aynen bizde olduğu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder